Tüketicinin Korunması Hukuku
Hazırlayan:
İlhan KARA
Ankara 7.Tüketici Mahkemesi Hakimi
Tel: (0312) 509 28 48
BİRİNCİ BÖLÜM
A- AMAÇ :
I-Genel Olarak:
Genel olarak Tüketici Hukuku ve Tüketici Kanunundaki temel amaç, “tüketici” olarak tabir edilen kitlenin korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla Avrupa, Amerika’da yaşanan gelişmelere paralel olarak biraz geç de olsa ülkemizde de bu konuyla ilgili yasal mevzuat hazırlanmıştır.
Tüketici Kanunu, tüketicileri koruma amaçlı olarak ülkemizde promosyon yasası olarak da bilinen 4077 SAYILI TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDAKİ KANUN 8 Eylül 1995 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Yaşanan ihtiyaçlar nedeniyle 4822 sayılı Kanunla bu yasada bazı değişiklikler yapılmıştır. Yapılan bu değişiklikler 14 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. (RG 14/03/2003, Sayı 25048). Bu yasal değişiklikle birlikte Tüketici Hukuku alanında önemli gelişmeler yaşanmıştır.
Kanun koyucunun bu yasa değişikliği ile arzuladığı temel amaç, kamu yararına uygun olarak tüketicilerin
– SAĞLIK
– GÜVENLİK
– AYDINLATMA – BİLGİLENDİRME
– EĞİTİM
– MADDİ VE MANEVİ ZARARLARIN TAZMİN EDİLMESİ
– TÜKETİCİLERİN KORUNMASI
Temel amaç olarak esas alınmıştır.
1982 Anayasasının 172.madde hükmüne göre “Devlet tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır. Tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder”
Anayasanın bu temel hükmü nazara alınarak Yasa koyucu 1995 yılında yürürlüğe giren yasada bu amaçla 2003 yılında çok önemli değişiklikler yapmıştır. Bu değişiklikler esasen Anayasamızın da gereğidir.
I.I. TÜKETİCİYİ KORUMA NEDENLERİ : (Tüketici Hukuku)
1-Genel olarak tüketiciler korunmaya muhtaç ve zayıf konumdadır.
Bu amaçla Avrupa Birliği Bakanlar Konseyince 1975 yılında Tüketici Bilgilendirme ve Koruma Programı ile temel tüketici hakları belirlenmiştir. Bunlar :
– Sağlık ve güvenliğin korunması
– Ekonomik çıkarların korunması
– Tazmin edilmesini isteme hakkı
– Aydınlatma ve eğitilme hakkı
– Temsil edilme hakkı
Tüketici Kanununun çıkarılmasında ve etken hale getirilmesinde Avrupa Konseyinin çıkarmış olduğu direktifler oldukça önem arz eder. Bu direktiflerden bazıları şu şekilde sıralanabilir:
– Aldatıcı reklamlarla ilgili 1984 tarihli direktif (84/450)
– Yapımcının sorumluluğuna ilişkin 1985 tarihli direktif (85/37)
– İşletmecinin işyeri dışında akdettiği sözleşmelerde tüketicinin korunmasına ilişkin 1985 tarihli direktif (85/577)
– Ayıplı mallardan doğan sorumlulukla ilgili 1985 tarihli direktif (85/102)
– Tüketici kredilerine ilişkin 1986 tarihli direktif (86/102)
– Turistik gezi sözleşmeleri hakkında 1990 tarihli direktif (90/314)
– Tüketici sözleşmelerindeki haksız koşullar (genel işlem koşulları) hakkında 1993 tarihli direktif (93/13)
– Devre Tatil sözleşmeleri hakkında 1994 tarihli direktif (94/47)
– Bilginin korunmasına ilişkin 1995 tarihli direktif (95/46)
– İletişim araçları ile yapılan sözleşmelerde tüketicinin korunmasına ilişkin 1997 tarihli direktif (97/7)
– Tüketiciye sunulan ürünlerin fiyatlandırılmasında tüketicinin korunması hakkında 1998 tarihli direktif (98/6)
– Tüketicinin çıkarlarının korunmasına ilişkin hükümler hakkında 1998 tarihli direktif (98/27)
– Tüketim malları ve garantileri hakkında 1999 tarihli direktif (99/44)
– Elektronik imzalarla ilgili ortak çerçeve koşulları hakkında 1999 tarihli direktif (99/93)
– Elektronik ticaret hakkında 2000 tarihli direktif (2000/31)
Sayılan bu direktiflerin amaca uygun biçimde gerçek manada uygulama alanı bulabilmesi için genel hükümlerle yeterli ve uygun koruma sağlanması mümkün değildir. Bu amaçla ülkemizde ve batı hukuk sistemlerinde sözleşme serbestisi ve serbest piyasa esasları karşısında genel hükümlerle bunların sağlanması oldukça zordur.
Ülkemizde ve batı hukuk sistemlerinde geçerli olan liberal ekonomi sistemindeki sözleşme özgürlüğü ve eşitliği prensipleri nazara alınarak hazırlanan Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu hükümleri her iki tarafı eşit konumda değerlendirdiğinden, tüketiciler sadece bu yasalarla gerçek manada korunamaz. Bu nedenle özel nitelikte tüketiciyi korumaya yönelik yasal düzenlemeler yapılması gerekmiştir.
II- YASANIN KORUMA ALANI ve KAPSAMI (Tüketici Hukuku)
Yasa koyucu, Tüketici Kanunu ve ilgili mevzuatla temelde tüketiciyi korumayı amaç edinmiştir.
Tüketici Kanunu mal ve hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı veya sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi tüketici işlemi saymak suretiyle önemli ölçüde genişletmiştir.
Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunda açıkça ifade edildiği üzere mal veya hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birinin oluşturduğu her türlü tüketici işlemi bu yasa kapsamında kalır.
Yasa koyucu bu halde tüketicinin taraf olduğu her türlü tüketici işlemini bu yasa kapsamına alarak tüketiciye mümkün olduğu kadar geniş koruma alanı sağlamaya çalışmıştır. Tüketici işlemi mahiyetinde olan hukuki ilişkilerde, taraflardan birisi istisnasız tüketici, karşı taraf da satıcı veya sağlayıcı konumunda olan kimsedir. Tüketici işlemi ile esasen amaçlanan taraflar arasındaki ilişkinin TÜKETİCİ SÖZLEŞMESİ NİTELİĞİNDE olmasıdır. Yani tüketici işlemi ile kast edilen tüketici sözleşmeleridir.
Bu konuda objektif ve sübjektif yöntem diyebileceğimiz 2 farklı yöntemden bahsedilebilir.
Sübjektif yöntemde esas kıstas tüketici olup, tüketicinin yaptığı bütün sözleşmeler tüketici sözleşmesi olarak kabul edilir.
Objektif yöntemde ise yasa koyucunun sınırlı sayıda saydığı sözleşme tipleri tüketici işlemi kabul edilir. Bu halde tarafların hiçbir önemi yoktur.
Tüketici Kanunumuzda esas alınan sübjektif yöntemdir. Bu halde tüketicinin yaptığı sözleşmenin kural olarak tüketici sözleşmesi niteliğinde olduğu kabul edilir.
KARMA YONTEM.
III-TÜKETİCİ KANUNUNA GÖRE YAPILAN BAZI ÖNEMLİ TANIMLAR ve TÜKETİCİ SÖZLEŞMELERİNİN ÖZELLİKLERİ : (Tüketici Hukuku)
1-TÜKETİCİ KİMDİR : Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiler tüketicidir. (4077 s.K. 3/e)
2-SATICI – SAĞLAYICI : Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal veya hizmet sunan gerçek veya tüzel kişilerdir. (4077 s.K. 3/f, g)
3-TÜKETİCİ İŞLEMİ : Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemdir. (4077 s.K.3/h)
Bu tanıma özellikle dikkat edilmesi gerekir. Çünkü esas itibariyle Tüketici Kanunu uygulaması ile ilgili temel alınacak en önemli kriterdir.
4-TÜKETİCİ SÖZLEŞMELERİNİN ÖZELLİKLERİ : (Tüketici Hukuku)
4.1. Mal veya hizmet alınmasını amaçlayan bir sözleşme olmalıdır. Sözleşme ile tüketici bir mal veya hizmet elde etmeyi amaçlar. Bu halde kural olarak sözleşme tam iki tarafa borç yükleyen niteliktedir. Yani yapılan sözleşme ivazlıdır.
4.2. Sözleşmenin çeşidi ve niteliği önem taşımaz. Kural olarak tüketicinin taraf olduğu her türlü tüketici sözleşmeleri yasanın koruma alanına girer. Yapılan sözleşmenin niteliği ve çeşidi önem arz etmez.
Örnek: Tüketicilere mal ve hizmet arzını amaçlayan her türlü
– Satış sözleşmesi
– Trampa sözleşmesi
– Taksitli satış sözleşmesi
– Devre Tatil sözleşmesi
– Paket tur sözleşmeleri
– Kampanyalı satış sözleşmeleri
– Kapıdan satış sözleşmeleri
– Tüketicinin taraf olduğu mesafeli sözleşmeler
– Kredi kartı sözleşmeleri
– Tüketici Kredisi sözleşmeleri
– Konut Kredi Sözleşmeleri,
– Taşıt Kredi Sözleşmeleri,
– Nakdi Kredi Sözleşmeleri,
– Abonelik sözleşmeleri
– Eğitim sözleşmeleri
Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kalır ve tüketiciye sağlanan koruma hükümlerinden istifade eder.
Tüketici sözleşmesi niteliğinde olmakla birlikte Yüksek Yargıtay uygulamalarına göre bazı sözleşmeler bu yasa kapsamında kabul edilmemektedir. Bu nedenle bu tür sözleşmelerden doğan ihtilaflarda genel mahkemeler görevli kabul edilmektedir. Örneğin;
– Eser sözleşmesi
– Vekalet sözleşmesi
– Taşıma sözleşmesi
– Sigorta sözleşmeleri.
Yüksek Yargıtay taşıma ve sigorta sözleşmelerinin Ticaret Kanununda düzenlendiğini, mutlak ticari dava olduğunu, bu nedenle Tüketici Kanunu kapsamı dışında kaldığını kabul etmektedir. Aynı şekilde eser sözleşmesi Borçlar Kanununda özel olarak düzenlendiğinden Tüketici Kanunu kapsamında kabul edilmemektedir.
Öğretide ağırlıklı olarak kabul edilen görüşlere göre taraflardan birinin tüketici olduğu ve tüketici işlemi mahiyetindeki her türlü sözleşme ilişkisinde Tüketici Kanununun uygulanması zorunludur. Ayrıca bu şekilde yasanın kapsamı dar yoruma tabi tutulduğu takdirde uygulama alanı son derece daralacaktır. Oysa ki Tüketici Kanunu, Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanununa göre daha özel nitelikte olup, bu yasalardan daha sonra yürürlüğe girmiştir. Kaldı ki Tüketici Kanununda hüküm olmayan hallerde aynı kanun 30.madde hükmüne göre genel hükümlerin uygulanması zorunludur.
4.3. Sözleşmenin taraflarından birinin TÜKETİCİ olması gerekir. Taraflar arasında yapılan sözleşmede, taraflardan birinin mutlaka tüketici olması zorunludur.
4.4. Tüketicinin mal veya hizmeti özel kullanma ya da tüketim için satın alması gerekir.Tüketicinin satın aldığı malı ticari ve mesleki olmayan amaçlarla almış olması gerekir. (Tüketici Hukuku)
İKİNCİ BÖLÜM
A-GÖREVLİ MAHKEME : (Tüketici Hukuku)
Mahkemelerin görevi, Kanunla belirlenir. (HUMK m.1). Mahkemelerin görevi, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen nazara alınması gerekir. (HUMK m.7/1) Görev konusunda taraflar için kazanılmış hak doğmaz ve yeni bir Kanunla kabul edilen görev kuralları geçmişe de etkilidir. (HGK 14.04.2004 tarih 2004/19-218 Esas 2004/221 sayılı kararı)
Yeni çıkarılan kanunda görevle ilgili geçici hüküm konulmadığı takdirde usule ilişkin değişikliklerde geçerli temel ilke olan “derhal yürürlük” ilkesi uyarınca Yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte davanın görüldüğü mahkeme, görevsiz hale geldi ise dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddedip görevli mahkemeye göndermek durumundadır.
Görev, dava şartıdır. Davanın açıldığı mahkeme, o davaya bakmakla görevli olmalıdır.
Dava açıldığında mahkemenin öncelikle açılan davada dava şartlarının olup olmadığını önemle incelemesi gerekir. Zira dava şartları bulunmayan bir ihtilafta yapılacak işlemler gereksiz yere emek ve zaman kaybına yol açar.
Dava şartları, davanın esasının incelenebilmesi için varlığı veya yokluğu gerekli olan hallerdir. Bunlar;
1-MAHKEMEYE İLİŞKİN ŞARTLAR
Yargı yetkisi, yargı yolu, görev, kamu düzenine ilişkin yetki.
2-TARAFLARA İLİŞKİN DAVA ŞARTLARI
Davada iki taraf olmalı. Taraf ehliyeti olmalı. Dava ehliyeti olmalı. Davaya vekalet ehliyeti ve geçerli vekaletname olmalı.
3-DAVA KONUSUNA İLİŞKİN ŞARTLAR
4-Kesin hüküm olmamalı. Açılan davada hukuki yarar bulunmalıdır.
Özel Kanunlarda öngörülen dava şartları.
Örnek: Tüketici Mahkemelerinde her yıl belirlenen parasal sınırları geçmeyen uyuşmazlıklar için öncelikle Hakem Heyetine başvuru yapılması dava şartıdır. Doğrudan Tüketici Mahkemesine dava açılması halinde Mahkeme işin esasına girmeden doğrudan davayı reddeder. Davacı tüketici isterse bu konuda hakem heyetine müracaat etme hakkına sahiptir
1.Kural olarak Tüketici Mahkemesi Görevlidir. (Tüketici Hukuku)
Taraflardan birinin tüketici, diğer tarafın satıcı veya sağlayıcı olduğu her türlü tüketici işleminden kaynaklanan ihtilaflarda kural olarak TÜKETİCİ MAHKEMELERİ GÖREVLİDİR. Bu halde uygulama açısından teorik olarak tüketici sözleşmesi niteliğinde olmasına rağmen yüksek Yargıtay’ın bu nitelikte kabul etmediği sözleşme tipleri güncel olarak Yargıtay uygulamalarından takip edilmelidir. Örneğin bugün için eser sözleşmesi, taşıma sözleşmesi, sigorta sözleşmesinden kaynaklanan ihtilaflarda genel hükümler uygulanmaktadır.
2.Tüketici Mahkemelerinin Tarihçesi. (Tüketici Hukuku)
4077 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte tüketici kanunundan doğan ihtilaflarla ilgili davalara bakmak üzere Tüketici Mahkemeleri kurulacağı belirtilmiş olup, Yasanın geçici 1 madde hükmü uyarınca, Tüketici Mahkemeleri kuruluncaya kadar görevli mahkemeleri Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun tespit edeceği belirtilmiştir.
HSYK 22/06/1995, 437-2 sayılı kararı ile 4077 sayılı Yasa kapsamında kalan davalara değere bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemelerinin bakacağını kabul etmiştir. Olmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemelerinin bu davalara bakacağını kabul etmiştir.
HSYK 24/03/2005 tarih ve 188 sayılı kararı ile Büyükşehir belediyesi oluşturulan ilin adıyla kurulu Ağır Ceza Merkezlerinde kurulan müstakil Tüketici Mahkemelerinin yargı alanını Büyükşehir Belediye sınırı olarak tespit etmiştir.
Bugün için Ankara, İzmir, İstanbul, Adana, Kayseri, Bursa gibi bazı il merkezlerinde müstakil tüketici mahkemeleri kurulmuş olup, halen faaliyettedir.
3.Tüketici Mahkemelerinin Niteliği (Tüketici Hukuku)
Tüketici Mahkemeleri, Asliye Hukuk Mahkemesi mevadında mahkemelerdendir. Buna göre Tüketici Mahkemeleri, İş Mahkemesi, Aile Mahkemesi, Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi gibi Asliye Mahkemesi mevadından olan mahkemelerdendir.
Tüketici Mahkemeleri, Sulh Hukuk Mahkemelerinin eşiti mahkemeler değildir.
Tüketici Mahkemesi, Asliye Hukuk Mahkemesi eşiti mahkeme olduğundan dolayı, bunların verdiği kararlara karşı temyiz süresi tebliğ tarihinden itibaren 15 gündür. Aynı şekilde parasal miktarlar ve Hukuk Usulünde belirlenen sınırlar dikkate alınarak, Tüketici Mahkemesi kararlarına karşı karar düzeltme yolu açıktır. Süre, tebliğden itibaren 15 gündür (HUMK 440 m.)
4.Yargılama Usulü (Tüketici Hukuku)
Tüketici Mahkemesi basit yargılama usulüne göre yargılamayı yürütür. (4077 s.K. 23 m.) Benzer şekilde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen örneğin kamulaştırma ve kıymetli evrak kaybından doğan iptal davalarında basit yargılama usulü uygulanmaktadır. Yine Kooperatifler Kanunundan doğan ihtilaflar 1163 sayılı Kanun 99.madde hükmüne göre basit yargılama usulüne tabidir. Basit yargılama usulünde davalı taraf 10 günlük cevap süresi ile bağlı olmaksızın savunmalarını ilk duruşmada yazılı veya sözlü olarak verebilir (HUMK 195 m.)
5.Tüketici Mahkemelerine kimler dava açabilir? (Tüketici Hukuku)
Tüketici Mahkemelerine ;
– Tüketiciler
– Tüketici örgütleri
– Tüketici dernekleri
– Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
– Tüketici sözleşmesine taraf olan satıcı ve sağlayıcılar
– Satıcı-saglayıcı
– üretıcı
Dava açabilir.
Tüketici Mahkemelerinde sadece tüketicilerin dava açabileceğini kabul etmek yasa koyucunun amacına uygun düşmez. Böyle bir durumda tüketicilerin açtığı davaların tüketici mahkemesinde, satıcıların açtığı davaların Asliye mahkemelerinde görülmesi gibi eşitlik ilkesi ile bağdaşmayan bir durumla karşılaşmak mümkün olacaktır.
B- YETKİLİ MAHKEME (Tüketici Hukuku)
1.Genel Olarak (Tüketici Hukuku)
Yetkili mahkeme, davaya bakmaya görevli olan hangi yer Tüketici Mahkemesinin bu davaya bakacağı ile ilgilidir.
Kural olarak genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahı mahkemesidir. (HUMK 9 m.) Taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğu takdirde, sözleşmenin ifa yeri mahkemesi de yetkilidir. (HUMK 10 m.) Bu konuda HUMK’daki genel yetki kuralları geçerlidir.
2.Tüketici Kanununda Öngörülen Özel Yetki Kuralı (Tüketici Hukuku)
Tüketici Yasasında, kanun koyucunun temel amacı tüketiciyi koruma ve yasada öngörülen temel amaçları sağlamak üzere buna paralel olarak tüketici lehine çok önemli bir yetki kuralı kabul edilmiştir.
Tüketicinin açtığı tüketici davaları, tüketicinin ikametgahı mahkemesinde de açılabilir. Bu halde kanun koyucu genel yetki kuralları dışında ayrıca tüketiciyi koruma ilkesini gözeterek tüketicinin ikametgahı mahkemesini de yetkili mahkeme olarak kabul etmiştir.
Yetkinin kamu düzenine ilişkin olduğu hallerde, yetki dava şartı olduğundan davanın mutlaka bu halde öngörülen yetkili mahkemede açılması zorunludur.
Yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı hallerde yetki itirazı yalnız ilk itiraz olarak ileri sürülebilir. Bu süre geçirildikten sonra artık yetki itirazında bulunulamaz.
Yetkinin kamu düzenine ilişkin olduğu hallerde tıpkı görev itirazında olduğu üzere davanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi mahkemece resen dahi dikkate alınır.
HUMK 13 madde hükmü uyarınca gayrimenkulün aynına ilişkin davalar gayrikenkulün bulunduğu yer mahkemesinde açılır. Buradaki yetki kamu düzenine ilişkin ve kesin bir yetki kuralı olup, davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkeme tarafından re’sen dahi gözetilmesi zorunludur. (14 H.D. 01/07/2004, 4436/5304)
Burada üzerinde durulması gereken konu, HUMK’dan sonra yürürlüğe giren 4077 sayılı Kanun 23/III madde hükmünün gayrimenkulün aynına yönelik ihtilaflarda uygulanıp uygulanmayacağı konusundadır. 4077 sayılı Yasada yapılan düzenlemenin tüketicinin korunması temel ilkesi uyarınca kolaylık sağlanması bakımından genel yetki kuralları yanında getirilen özel bir yetki olduğunu kabul etmek gerekir. Bu yetki kuralı kamu düzenine ilişkin ve kesin nitelikte olan HUMK 13 madde hükmünü zımnen dahi ortadan kaldırmaz. Zira bu hüküm kamu düzenine ilişkindir. Mevcut olayda taraflar arasındaki asıl ihtilafın mülkiyet ihtilafı olduğu ve gayrimenkulün aynına ilişkin olduğu konusunda sorun bulunmamaktadır.
Benzer nitelikte gayrimenkulün aynına ilişkin mahkememizde açılan davada verilen karar yüksek Yargıtay 14.H.D. 24/11/2008 tarih 13492/14592 sayılı kararı ile onanmıştır. (Yargıtay İçtihatları bölümünde karar metnine yer verilmiştir.)
C- TÜKETİCİ SORUNLARI HAKEM HEYETİ
Tüketici Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte Türk Hukukunda yeni bir müessese olarak adlandırılabilecek Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri oluşturulmuştur.
Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri İl ve İlçe merkezlerinde kurulur ve bu kanundan doğan uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacı ile faaliyet gösterir. İl ve ilçe merkezlerinde yasa gereği Hakem Heyetlerinin kurulması ve faaliyete geçirilmesi zorunludur (4077 s.K. 22 m.)
Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinde
1-Sanayi Bakanlığı,
2-Belediye Başkanlıkları,
3-Barolardan görevlendirilecek birer üye,
4-Ticaret Odası
5-Tüketici Örgütlerinin seçecekleri birer üye olmak üzere toplam 5 üyeden kurulur.
Taraflar arasındaki ihtilafın 1.031,87-TL (2011 yılı için) ve altında olması halinde, Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvuru yapılması zorunludur. Bu miktara kadar hakem heyetlerinin vereceği kararlar ilam hükmündedir ve İcra İflas Kanununda ilamların icrasına dair hükümlere göre yerine getirilir. Yasada öngörülen bu miktar, her yıl yeniden değerleme oranında artırıma tabi tutulur. (Miktarlar için bkz.1 nolu tablo)
2003 yılı ——500,00-TL
2004 yılı —– 580,50-TL
2005 yılı ——670,36-TL
2006 yılı ——724,99-TL
2007 yılı ——792,12-TL
2008 yılı ——827,05-TL
2009 yılı —— 936,97-TL
2010 yılı —— 938,75-TL
2011 yılı —–1.031,87-TL
2012 yılı……1.161.67-TL
Hakem heyetlerinin bu miktar üzerindeki uyuşmazlıklarla ilgili verdikleri kararlar delil mahiyetindedir.
Hakem heyetleri kararlarına karşı taraflar kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Tüketici Mahkemelerine itiraz edebilirler. İtiraz edilecek mahkeme ile ilgili bir sınırlama mevcut değildir. Bu nedenle taraflar esas sözleşme ilişkisinde yetkili olan mahkemelerden biri nezdinde itirazda bulunabilirler.
GÖREV ALANI
Hakem heyetleri tüketici ve satıcı veya sağlayıcılar arasında çıkacak uyuşmazlıkları çözümlemek amacıyla veya Tüketici Mahkemelerinde delil olarak ileri sürebilme bakımından karar vermek üzere kurulmuştur. (Yönetmelik m.5)
YETKİ
İl Hakem Heyetleri il merkezi sınırları içinde ilçe hakem heyetler ise ilçe sınırları içerisinde yetkilidir.2012YILI (3.032.65TL)
Esas itibariyle yetkili olan Mahkeme
A) Tüketicinin Mal ve Hizmeti satın aldığı yer
B) Tüketici ikametgahının bulunduğu yer hakem heyetidir.
Burada belirlenen yetki kuralları 4077 sayılı Kanun 23. md. Hükmü ve HUMK Genel Yetkiye ilişkin düzenleme hükümleri nazara alındığında kamu düzenine ilişkin kesin yetki halinin olmadığı hallerde yönetmelikte belirtilen bu yerler dışında başvuru yapıldığında Hakem Heyetinin nasıl hareket etmesi gerektiği konusunda herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.
Bize göre bu gibi hallerde yetki kamu düzenine ilişkin olmadığından ilgili Hakem Heyeti başvuru ile ilgili gerekli incelemeyi yapıp karar vermekle yükümlüdür.
HAKEM HEYETİNE BAŞVURU USULÜ (M.11)
Başvuru hak sahibinin hazırlayacağı bir dilekçe ile yapılır ve bu dilekçeye delil oluşturan diğer belgelerin eklenmesi gerekir. Esasen başvurunun taraf sayısından bir fazla dilekçe ve delil oluşturan belgelerle birlikte yapılmasında fayda vardır.
Aynı konuda farklı hakem heyetlerine başvuru yapılması halinde sonraki başvuru ile ilgili derdestlik itirazı yapılabilir. Yeni HUMK ‘a göre derdestlik hali dava şartı olup herzaman resen gözetilebilir.
İNCELEME SÜRESİ (M.12)
Kural olarak Hakem Heyetleri müracaat tarihinden itibaren üç ay içerisinde karar vermek durumundadır, ancak iş yoğunluğu nedeniyle özellikle büyük şehirlerde ve alışverişin yoğun olarak yapıldığı bölgelerde bulunan Hakem Heyetleri için bu durumun imkansıza yakın olduğu görülebilmektedir.
İlgili taraf için aciliyetine binaen öncelikli görüşme talep etme hakkına sahiptir. Bu durum kurul başkanı tarafından uygun görüldüğünde inceleme ivedilikle yapılır.
Başvurunun turist olması durumunda incelemenin öncelikle yapılması zorunludur.
TOPLANTI ZAMANI (M.13,14,15.)
Kural olarak herayın ikinci ve dördüncü haftalarının ilk günü olmak üzere ayda en az iki defa toplantı yapılması gereklidir.
Görüşülecek konu mevcut değilse toplantı yapılmasına gerek yoktur.
Başkanın talebi üzerine öncelikle görüşülmesi gereken konularla ilgili olmak üzere toplantı yapılabilir. Toplantı tarihi ve saati üyelere önceden bildirilmelidir.
Toplantılar Bakanlık Taşra Teşkilatının bulunduğu yerlerde İl Müdürlüklerinde, bulunmayan yerlerde Kaymakamlık binasında yapılır. Toplantı günlerini başkan belirler.
TOPLANTI VE KARAR YETER SAYISI (M.16)
Hakem Heyeti en az üç üye ile toplanır ve katılanların oy çokluğu ile karar verir. Toplantılarda üyelerin çekimser oy kullanması yasaklanmıştır. Oyların eşit olması halinde başkanın oy kullandığı taraf çoğunlukta sayılır.
İNCELEME USULÜ
İnceleme raportörün hazırlamış olduğu rapor ve ilgili belgelerin yer aldığı dosya üzerinde yapılır.
HAKEM HEYETİ GEREKLİ GÖRDÜĞÜ TAKDİRDE TARAFLARI BİZZAT DİNLEYEBİLİR.
ÇÖZÜMÜ BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ GEREKTİREN KONULARDA BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ YAPILABİLİR.
BİLGİ VE BELGE İSTEME YETKİSİ
Hakem Heyeti uyuşmazlıkla ilgili olmak üzere her türlü bilgi ve belgeyi taraflardan veya ilgili kurum ve kuruluşlardan talep etmek hakkına sahiptir.
KARAR İNCELEMESİ
Toplantıda görüşülen konularda anılan kararlar iki nüsha olarak toplantı sırasında tutanakla tespit edilir. Karar toplantıya katılanlar tarafından imzalanır. Verilen karardan bir suret ilgili dosyada muhafaza edilir.
Verilen kararlar tarih ve sıra numarasına göre dizilir, Kaymakamlık veya İl Müdürlüğü mühürüyle de mühürlenir.
Verilen kararlar taraflara 5 gün içerisinde bildirilir, ayrıca bu kararlar Kaymakamlık veya İl Müdürlüklerinde duyuru panolarında ilan edilir.
HUZUR HAKKI
Hakem Heyeti başkan ve üyelerinin her yıl Maliye Bakanlığınca belirlenen her ay için 2.000 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarı geçmemek üzere Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından tespit edilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
A-AYIPLI MAL – AYIPLI HİZMET
Satışa sunulan bir ürünün ambalajında etiketinde tanıtma ve kullanma kılavuzunda ürünle ilgili reklam ve ilanlarda, satıcı tarafından belirtilen hususların ve özelliklerin üründe bulunmaması veya tahsis ya da kullanım amacı bakımından malın değerinin veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi hukuki veya ekonomik eksiklikler ayıp sayılır. Bu eksiklikleri taşıyan mal ve ürünler ise ayıplı mal sayılır (4077 s.K.m.4/1).
Üründe mevcut olan ayıp, açık veya gizli olabilir. Satılan üründe var olan ve gözle görülebilen, ilk bakışta fark edilebilen ayıplar açık ayıp sayılır ve bu tür ayıpların malın teslim tarihinden itibaren 30 gün içerisinde satıcıya bildirilmesi zorunludur.
Dış muayene ile tespit edilemeyen ve malın kullanımı ile birlikte zaman içerisinde ortaya çıkan veya çok detaylı teknik inceleme sonucu anlaşılabilen ayıplar, gizli ayıp sayılır. Daha uzun bir süre için sorumluluk üstlenilmemiş ise ayıplı maldan sorumluluk ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren 2 yıllık zaman aşımına tabidir. Ancak satılan malın ayıbı satıcının ağır kusuru veya hilesi ile gizlenmişse satıcı zaman aşımı süresinden yararlanamaz. (4077 s.K.m.4/4).
Tüketicinin onarım hakkını kullanmasına rağmen malın tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren belirlenen garanti süresi içinde kalmak kaydıyla 1 yıl içinde aynı arızanın 2’den fazla tekrarlanması (en az 3 kez) veya farklı arızaların 4’den fazla (5 kez) meydana gelmesi veya belirlenen garanti süresi içinde farklı arızaların 6’dan fazla olması (7 kez) durumunda bu arızaların maldan yararlanamamayı sürekli kılması halinde tüketici malın ücretsiz değiştirilmesini, bedel iadesi veya ayıp oranında bedel indirimi yapılmasını talep edebilir (4077 s.K.m.13, Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik m.14. Bu yönetmelik R.G.: 14.06.2003-25138 sayıda yayımlanmıştır).
Malın tamir süresi en fazla 30 iş günü olup, arızanın 15 iş günü içerisinde giderilememesi halinde imalatçı-üretici veya ithalatçı, malın tamiri tamamlanıncaya kadar benzer özelliklere sahip başka bir malı tüketicinin kullanımına tahsis etmek zorundadır (Garanti Yönetmeliği m.6/IV-V). Tüketicinin talebi halinde, satıcı bunu geri çeviremez.
I. Malın ayıplı olması durumunda tüketicinin hakları :
– Sözleşmeden dönme ve bedel iadesini isteme hakkı,
– Malın ayıpsız yenisi ile değiştirilmesi,
– Ayıp oranında bedelden indirim,
– Ücretsiz onarım
Haklarına haizdir. (4077 s.K. 4, 4/A)
Tüketici Kanununda tüketici lehine getirilen en önemli ilkelerden birisi imalatçı, üretici, satıcı, bayii, acente, ithalatçı, kredi veren (bağlı kredi veren sadece malın zamanında teslim veya ifa edilmemesi halinde) sorumludur.
B- HAKSIZ ŞART
4077 s.K. 6 maddesinde yapılan düzenlemeye göre, satıcı ve sağlayıcının tüketici ile müzakere etmeden tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kurallarına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şart sayılır.
Buna göre sözleşmedeki bir hükmün haksız şart olarak değerlendirilebilmesi için;
1) Satıcı tarafından müzakere edilmeden sözleşmeyi tek yanlı olarak konulmuş olması,
2) Tarafların hak ve yükümlülüklerinde tüketici aleyhine bir dengesizlik oluşturması,
3) Bu durumun iyi niyet kurallarına aykırı olması gerekir.
Haksız şart bulunması için belirtilen bu şartların tamamının aynı anda bulunması gerekir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
TÜKETİCİ KANUNUNDA DÜZENLENEN SÖZLEŞMELER :
I.TAKSİTLİ SATIŞ (4077 s.K. 6/A) :
Taksitli satış, satış bedelinin en az iki taksitte ödendiği ve mal veya hizmetin düzenlendiği anda teslim veya ifa edildiği satım türüdür. Taksitli satış sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması zorunludur. Sözleşmede;
-Satıcı veya sağlayıcının isim, unvan, açık adres ve erişim bilgileri,
-Malın vergiler dahil peşin satış fiyatı,
-Faizli toplam satış fiyatı,
-Faiz miktarı,
-Oran,
-Belirlenen faizin %30 fazlasını geçmemek üzere temerrüt faiz oranı,
-Peşin tutar,
-Ödeme planı ve borçlunun temerrüde düşmesinin hukuki sonuçlarının yer alması zorunludur.
Yapılan sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunludur.
Muacceliyet Koşulu : Satıcı veya sağlayıcı taksitlerden birinin veya birkaçının ödenmemesi halinde, kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak ancak satıcının bütün edimlerini ifa etmiş olması durumunda ve birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi ve ödenmeyen taksit toplamının satış bedelinin en az onda biri (%10) olması halinde kullanılabilir.
Ancak satıcının bu hakkını kullanabilmesi için en az 1 hafta süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması zorunludur.
II.DEVRE TATİL SÖZLEŞMELERİ
Devre tatil sözleşmeleri, 4077 sayılı Kanunda düzenlenmiş olup, yukarıda tanımları verilen Tüketici ve Satıcı arasında akdedilen bu tür sözleşmelerden doğan ihtilaflarda Tüketici Mahkemeleri görevlidir (4077 s.K.m.1, 6/B, 23).
Devre tatil sözleşmeleri, en az 3 yıl süre için yapılan ve bu süre zarfında, yıl içinde belirli veya belirlenebilecek ve 1 haftadan az olmayacak dönem için 1 veya daha fazla sayıdaki taşınmazın kullanım hakkı, devri ya da devir taahhüdünü içeren sözleşmelerdir. Yapılan bu sözleşmenin Yasa gereği bir örneğinin tüketiciye verilmesi zorunludur. Ayrıca devre tatille ilgili ayrıntılı usul ve esaslar Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından belirlenir (4077 s.K. m.6/B).
Devre tatil sözleşmeleri hakkındaki yönetmelikte yapılan ayrıntılı (madde 6) düzenlemeyle de tüketici sözleşmenin her iki tarafça imzalanmasından itibaren 10 gün içinde hiçbir sebep göstermeksizin ve hiçbir hukuki ve cezai sorumluluk üstlenmeksizin cayma hakkını kullanarak sözleşmeden dönebilir. Sözleşmenin devre tatil sözleşmesine konu olan tesiste akdedilmesi halinde bu hükmün uygulanmayacağı belirtilmiştir. Bu halde sözleşmenin devre tatile konu tesiste yapıldığını ispat külfeti sağlayıcı (satıcıya) aittir (Bu yönetmelik R.G. 13.06.2003 tarih 25137 sayısında yayınlanarak yürürlüğe girmiştir).
III.PAKET TUR SÖZLEŞMELERİ (4077 s.K. 6/C)
Paket Tur sözleşmeleri, ulaştırma, konaklama ve bunlara yardımcı sayılmayan diğer turistik hizmetlerin en az ikisinin birlikte her şeyin dahil olduğu fiyatla satılan veya satış taahhüdü yapılan ve hizmeti 24 saatten uzun bir süreyi kapsayan veya gecelik konaklamayı içeren bir sözleşmedir. Yazılı olarak yapılması zorunlu olup, bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunludur.
IV. KAMPANYALI SATIŞ SÖZLEŞMELERİ
Taksitli satış, satım bedelinin en az iki taksitle ödendiği ve malın veya hizmetin, sözleşmenin düzenlendiği anda teslim veya ifa edildiği satış türüdür. (4077 s.K. m. 6/A)
Kampanyalı satış, gazete, radyo, televizyon ilanı ve benzeri yollarla tüketiciye duyurularak düzenlenen kampanyalara iştirakçı kabul edilmesi veya malın-hizmetin daha sonra teslim veya ifa edilmesi suretiyle yapılan satımdır. Kampanyalı satışlar Bakanlık izni ile yapılır. İlan ve taahhüt edilen mal veya hizmetin ifasının hiç ya da gereği gibi yapılmaması durumunda satıcı-sağlayıcı, bayi-acente, imalatçı-üretici, ithalatçı ve koşulları mevcut ise kredi veren müteselsilen sorumludur. (4077 s.K. m.7). Buna göre Yasada belirtildiği şekilde ilan yapılması ya da buna benzer duyuru yöntemi kullanılarak, örneğin bayinin vitrinine astığı reklam ve ilanlar ya da tüketicilerin adreslerine gönderdiği ilanlar yolu ile yapılan duyurular dahi bu kapsamda değerlendirilir.
Kampanyalı Satışlara İlişkin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik 2.madde hükmüne göre, kampanyalı satışlar ile kampanyalı satış olarak nitelendirilmeyen ancak malın veya hizmetin daha sonra teslim veya ifa edilmesi suretiyle yapılan her türlü satış ve bu satışları yapan gerçek ve tüzel kişilerin bu kapsamda olduğu ifade edilmiştir. Aynı yönetmeliğin 5. maddesinde Kampanyalı Satış Usul ve Esasları düzenlenmiştir. 7. maddede ilam usul ve esasları düzenlenmiştir.
Mal veya hizmetin sonradan teslimi veya yerine getirilmesi koşulu ile yapılan satışlar ön ödemeli satış niteliğinde olup, bu ve benzeri satışlar 4077 sayılı Yasa 7. md.de öngörülen kampanyalı satışlar kapsamına girer. (Aynı görüşte 13 H.D. 13.12.1999, 9298/9485 s.K.) Buna göre davalı tarafın iddialarında belirtildiği üzere kampanyalı satış yapılmadığı ve buna ilişkin ilan olmadığı bir an için kabul edilse bile 4077 sayılı Kanun madde 7. ve buna ilişkin yönetmelik 2. madde hükmüne göre, mal tesliminin ödeme yapıldıktan sonra yapılacağı kararlaştırılmış bulunduğundan, mevcut satışın kampanyalı satış olduğunu kabul etmek gerekmiştir.
EMSAL KARAR YARGITAY 4.H.D. 26/02/2009, 15/6/2964 SAYILI KARARI İLE ONAMA
T.C.
ANKARA
7. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2007/646 Esas
KARAR NO : 2008/186
HAKİM : İLHAN KARA 34610
KATİP : ÖZLEM IŞIK 96476
DAVACI : ERSOY COŞKUN
VEKİLİ : Av. MEHMET BAKIR ASMA – Yeşilırmak Sok. 13/8 Sıhhıye ANK.
DAVALI : BSH EV ALETLERİ A.Ş.
VEKİLİ : Av. MURAT ALPA – Kocamansur Sok.No:147/4 Şişli/ İSTANBUL
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 03/09/2007
KARAR TARİHİ : 01/04/2008
Yapılan yargılama sonucunda;
İDDİA :
Davacı vekili dilekçesinde, müvekkilinin Bosch ürünleri satan davalı şirketin bayisinden Bosch marka bir adet buzdolabı ve bir adet çamaşır makinesi satın aldığını, müvekkilinin bu ürünlerin bedelini ödediğini ancak ürünleri teslim alamadığını, satıcı firmanın adresini kapatıp gittiğini belirterek, ödediği 1.800,00 YTL’nin müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili savunmasında, görevsizlik itirazında bulunarak dava konusu olayda müvekkilinin sorumluluğu olmadığını, uyuşmazlığın dava dışı Oba Dayanıklı Tüketim Malları San. Tic. Ltd. Şti. arasında menkul mal satımından kaynaklandığını, müvekkilinin bu olayla ilgisi bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA GEREKÇE :
Dava, teslim edilmeyen ürün bedellerinin istirdadı (iadesi) istemine ilişkindir.
Davalı BSH Ev Aletleri ve dava dışı Oba Dayanıklı Tüketim Malları Ltd. Şti. arasında tanzim edilen Franchise Sözleşmesi, Oba Dayanıklı Tüketim Malları Ltd. Şti. den alınan mallara ilişkin tahsilat makbuzu, ürün kataloğu, ödeme belgeleri ve bilirkişi raporu dosyada mevcuttur.
4822 s.K. ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun 1.md.de bu Kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemler almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemek olduğu, 2.maddesinde bu Kanunun 1.maddesinde belirtilen amaçla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birinin oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsadığı belirtilmiştir.
Bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiler tüketicidir (4077 s.K.m.3/e). Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya kamu tüzel kişileri de satıcı sayılır (4077 s.K.m.3/g). Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlem tüketici işlemi sayılır (4077 s.K.m.3/h).
Mevcut davada davacı taraf tüketici, davalı taraf satıcı konumunda olup, yapılan iş de tüketici işlemi mahiyetindedir. Tüketici Mahkemeleri bu tür ihtilaflarda görevlidir.
Dosyaya sunulan Franchise Sözleşmesi başlıklı sözleşmenin incelenmesinde; tarafların BSH Profilo Elektrikli Gereçler San. A.Ş., karşı tarafın Oba Dayanıklı Tüketim Malları San. ve Tic. Ltd. Şti. olduğu, sözleşmede tarafların yetki ve sorumluluklarının ayrı ayrı belirlendiği, sözleşmenin 7.maddesinde ödemeler, satım şartları ve teminatların belirlendiği, 7/c madde hükmüne göre Franchise alanın (dava dışı Oba Ltd. Şti.) satın aldığı ürünlerin bedelini kural olarak peşin olarak ödemesinin kararlaştırıldığı, (d) bendinde teminat alınmasının kararlaştırıldığı, Temerrüt ve Sona Erme ve Sona Ermenin Sonuçları başlıklı 15/d maddesinde, alınan teminatların tahsiline yönelik koşulların belirlendiği anlaşılmıştır.
Davalı şirket ve dava dışı şirket arasında yapılan sözleşme hükümlerine göre, muhtemel risklere karşı dava dışı şirketten teminat alındığı açıkça anlaşılmaktadır. Ancak bunun niteliği ve miktarına ilişkin dosyaya belge ve bilgi sunulmamıştır.
Dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup; bilirkişi kurulu raporlarında; davalı BSH Ev Aletleri ve dava dışı Oba Dayanıklı Tüketim Malları San. Ltd. Şti. arasında bayilik sözleşme ilişkisi bulunduğunu, davacı tarafın 28/04/2004 tarihli satım sözleşmesi ile davalı firmaya ait buzdolabı ve çamaşır makinasını 1.800,00 YTL karşılığı taksitle satın aldığını, 1.000,00 YTL’nin peşin, kalanın taksitler halinde ödendiğini, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin kampanyalı satış kapsamına dahil olduğunu, mal tesliminin yapılmamasından bu tür satışlarda satıcı-sağlayıcı, bayi-acente, imalatçı-üreticinin müteselsilen sorumlu olduğunu, davacı tarafça ödenen 1.800,00 YTL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesi gerektiğini bildirmişlerdir.
Bilirkişi raporu dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun bulunmuş olup, davalı taraf itirazları bu nedenle reddedilmiştir.
Taksitli satış, satım bedelinin en az iki taksitle ödendiği ve malın veya hizmetin, sözleşmenin düzenlendiği anda teslim veya ifa edildiği satış türüdür. (4077 s.K. m. 6/A)
Kampanyalı satış, gazete, radyo, televizyon ilanı ve benzeri yollarla tüketiciye duyurularak düzenlenen kampanyalara iştirakçı kabul edilmesi veya malın-hizmetin daha sonra teslim veya ifa edilmesi suretiyle yapılan satımdır. Kampanyalı satışlar Bakanlık izni ile yapılır. İlan ve taahhüt edilen mal veya hizmetin ifasının hiç ya da gereği gibi yapılmaması durumunda satıcı-sağlayıcı, bayi-acente, imalatçı-üretici, ithalatçı ve koşulları mevcut ise kredi veren müteselsilen sorumludur. (4077 s.K. m.7). Buna göre Yasada belirtildiği şekilde ilan yapılması ya da buna benzer duyuru yöntemi kullanılarak, örneğin bayinin vitrinine astığı reklam ve ilanlar ya da tüketicilerin adreslerine gönderdiği ilanlar yolu ile yapılan duyurular dahi bu kapsamda değerlendirilir.
Kampanyalı Satışlara İlişkin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik 2.madde hükmüne göre, kampanyalı satışlar ile kampanyalı satış olarak nitelendirilmeyen ancak malın veya hizmetin daha sonra teslim veya ifa edilmesi suretiyle yapılan her türlü satış ve bu satışları yapan gerçek ve tüzel kişilerin bu kapsamda olduğu ifade edilmiştir. Aynı yönetmeliğin 5. maddesinde Kampanyalı Satış Usul ve Esasları düzenlenmiştir. 7. maddede ilam usul ve esasları düzenlenmiştir.
Mal veya hizmetin sonradan teslimi veya yerine getirilmesi koşulu ile yapılan satışlar ön ödemeli satış niteliğinde olup, bu ve benzeri satışlar 4077 sayılı Yasa 7. md.de öngörülen kampanyalı satışlar kapsamına girer. (Aynı görüşte 13 H.D. 13.12.1999, 9298/9485 s.K.) Buna göre davalı tarafın iddialarında belirtildiği üzere kampanyalı satış yapılmadığı ve buna ilişkin ilan olmadığı bir an için kabul edilse bile 4077 sayılı Kanun madde 7. ve buna ilişkin yönetmelik 2. madde hükmüne göre, mal tesliminin ödeme yapıldıktan sonra yapılacağı kararlaştırılmış bulunduğundan, mevcut satışın kampanyalı satış olduğunu kabul etmek gerekmiştir. Ayrıca davacı alıcının dava dışı firmadan bu alışverişi yaparken davalının “Bosch” markasına duyulan güven ve itibarı düşünerek bu alışverişi yaptığını kabul etmek gerekir. Zira davacı önünde bir çok seçenek varken davalı firmanın markasını taşıyan dava dışı firmadan alışverişi tercih etmiştir. Kaldı ki davalı taraf, bayi ile yaptığı sözleşmede bu tür riskleri de düşünerek gerekli teminatları talep edebileceğine ilişkin Franchise sözleşmesine hüküm koymuştur.
Dosya içerisinde toplanan tüm deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre, davacı tarafın davalı BSH Ev Aletleri San. ve Tic. A.Ş. (Bosch)’nin yetkili bayii olan dava dışı Oba Dayanıklı Tük. Mal. San. Tic. Ltd. Şti.’nden bedeli kısmen peşin, kısmen taksitli olmak üzere dava konusu malları satın aldığı, mal tesliminin ödemeden sonra yapılacağının kararlaştırıldığı, bu şekilde yapılan satışın kampanyalı satış niteliğinde olduğu, dava dışı firmanın ödeme yapılmasına rağmen mal teslimini, kararlaştırılan tarihte yapmadığı, dava dışı firma yönünden B.K. 101 vd. maddeleri uyarınca temerrüt koşullarının oluştuğu, yapılan satışın kampanyalı satış niteliğinde olması ve davacının bu alışverişi firma markasına duyulan güven ilişkisine dayanarak gerçekleştirmiş olması nazara alındığında, satış bedelinin iadesinden davalı tarafın dava dışı firma ile birlikte müteselsilen sorumlu olduğu anlaşıldığından, davacı tarafın davasının kabulüne, dava konusu ürün bedelleri için ödenen 1.800,00 YTL’nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Anlatılan nedenlerle,
HÜKÜM :
1-Davanın KABULÜNE,
2-Dava konusu 1.800,00 YTL’nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan TAHSİLİNE, davacı tarafa ÖDENMESİNE,
3-Davacı tarafından yapıldığı anlaşılan aşağıda dökümü yazılı toplam 216,60 YTL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı taraf kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. 12 mad. uyarınca hesaplanan 220,00 YTL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6- Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 14,00 YTL başvurma, 97,20 YTL nispi karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 111,20 YTL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydedilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli karar tebliğinden itibaren 15 günlük temyiz yolu açık olmak üzerne verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 01/04/2008
Katip 96476 Hakim 34610
Davacı Masrafı:
10,20 YTL Dava açma gideri
6,40 YTL Posta pulu
200,00 YTL Bilirkişi ücreti
216,60 YTL Toplam
V. KAPIDAN SATIŞ SÖZLEŞMELERİ
Taksitle satış, satım bedelinin en az iki taksitle ödendiği malın veya hizmetin düzenlendiği anda teslim veya ifa edildiği satım türüdür. Sözleşmenin yazılı şekilde yapılması zorunludur.
Sözleşmeden ayrı olarak kıymetli evrak niteliğinde senet düzenlenmesi halinde, her bir senedin her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde ve sadece nama yazılı olarak düzenlenmesi zorunludur. (4077 s.K. 6/A).
Ancak eğitim veya kültürel amaçlı kitap, dergi, ansiklopedi, ses ve video kaseti, sözlü veya görüntülü manyetik bant veya optik disk ve benzerlerini kapsayan kapıdan satışlara ilişkin yönetmelik hükümleri uygulanmaz ve buna göre tüketicinin cayma hakkı mevcut değildir. (Yönetmelik m.14) Zira bu tür ürünlerin çoğaltılması ve kopyalanması kolaydır.
VI. MESAFELİ SÖZLEŞMELER
Mesafeli sözleşmelerde yazılı, görsel ve elektronik ortamda veya diğer iletişim araçları kullanılarak taraflar yüzyüze gelmeden yapılan mal ve hizmetin tüketiciye anında veya sonradan teslimi ya da ifası kararlaştırılan sözleşme tipidir. (4077 s.K. 9/A ve Mesafeli Sözleşmeler Uygulama Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmelik m.2; bundan sonra yönetmelik olarak ifade edilecektir.)
Bu tür sözleşmelerin yapılmasından önce karşı tarafın tüketiciye isim, unvan, adres, verilecek hizmetin temel özellikleri, satış fiyatı, geçerlilik süresi, ödemelerin nasıl yapılacağı, cayma hakkı, teslim ve hizmet programı ve ihtilaf halinde talep ve şikayetlerin iletilebileceği adres ve telefonların açık bir şekilde tüketiciye bildirilmesi zorunludur. (Yönetmelik m.5) Ön bilgilerin doğru ve eksiksiz olarak karşı tarafa ulaştığı teyit edilmeden, sözleşme yapılamaz. Mevcut olayda olduğu üzere elektronik ortamda yapılan sözleşmelerde bu teyit işlemi, yine elektronik ortamda yapılabilir. (Yön.m.6) Yapılan sözleşmede tarafların isim ve ünvanları, sözleşme tarihi, ifa tarihi ve şekli, mal ve hizmetin cinsi ve diğer hususların ayrıntılı bir şekilde bulunması zorunludur. Malın teslim tarihinden itibaren tüketici 7 gün içerisinde herhangi bir gerekçe belirtmeksizin cayma hakkını kullanabilir.
EMSAL KARAR:
T.C.
ANKARA
7. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2008/528 Esas
KARAR NO : 2009/108
HAKİM : İLHAN KARA 34610
KATİP : ÖZLEM IŞIK 96476
DAVACI : AVEA İLETİŞİM HİZMETLERİ A.Ş. –
VEKİLLERİ : Av. OSMAN AÇIKGÖZ – Abdi İpekçi Cd.No: 75 Maçka/ İSTANBUL
DAVALI : ERAY KARINCA –
VEKİLİ : Av. CANAN ŞAHİN – İlkiz Sok. No:26/14 Sıhhıye / ANKARA
DAVA : Satıcının Hakem Kurulu Kararına İtirazı
DAVA TARİHİ : 19/11/2008
KARAR TARİHİ : 05/03/2009
Yapılan yargılama sonucunda;
İDDİA :
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının 0505 348 66 72 numaralı GSM hat abonesi olduğunu, “Mobiltürk” servisine herhangi bir abonelik yaptırmadığını, buna karşılık faturalarında bu servisle ilgili ücret tahakkuk ettirildiğini belirterek Çankaya Kaymakamlığı 1.Tüketici Sorunları Hakem Heyetine müracaat ettiğini, hakem heyetinin davalı tüketicinin talebini kabul ederek ücretlerin iadesine karar verdiğini, verilen kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu beyan ederek hakem heyeti kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili savunmalarında; müvekkilinin Avea İletişim Hizmetleri A.Ş. ile GSM abonelik sözleşmesi yaptığını, en son gelen Temmuz 2008 faturasında “mobiltürk” servisine ait ücretlendirme yapıldığını, müvekkilinin böyle bir abonelik yapmadığını, herhangi bir hizmet almadığını, açılan davanın haksız olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA GEREKÇE :
Dava, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptali istemine ilişkindir.(4077 s.K. 22 m.)
Hakem Heyeti dosyası, bilirkişi raporu, fatura örnekleri ve diğer belgeler dosyada mevcuttur.
Çankaya Kaymakamlığı 1. Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı 13/10/2008 tarih ve 2062 sayılı kararı ile “…taraflar arasında mesafeli sözleşme yapıldığını, bilgi verme yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, yasa ve yönetmelikteki koşulların gerçekleşmediğini, elektronik ortamda yapılan sözleşmenin teyit edilmediğini, bu nedenle değişik tarihli 28 faturada yapılan toplam 112,56 TL’nin tüketiciye iadesi gerektiğine” karar vermiştir.
Bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiler tüketicidir (4077 s.K.m.3/e). Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya kamu tüzel kişileri de satıcı sayılır (4077 s.K.m.3/g). Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlem tüketici işlemi sayılır (4077 s.K.m.3/h).
Mevcut davada taraflar arasındaki hukuki ilişki abonelik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, bu tür uyuşmazlıklarda tüketici mahkemeleri görevlidir (4077 s.K.m.11).
Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu hallerde Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri de görevlidir. Ancak dava değeri itibarı ile verecekleri kararlar 4077 sayılı Kanun 22/5 madde uyarınca ilam hükmünde veya delil mahiyetinde olacaktır.
Dava değeri, 2008 yılı için 827,05 TL’ye kadar olan uyuşmazlıklarda öncelikle Tüketici sorunları Hakem Heyetine başvuru yapılması zorunludur, bu husus aynı zamanda dava şartıdır. Mahkeme tarafından yargılamanın her aşamasında re’sen nazara alınması zorunludur. (Yüksek Yargıtay 13.HD. 08.02.2005, 2004/13486 E.- 2005/1775 K.)
Hakem Heyeti kararlarına karşı ilgili taraf tebliğden itibaren 15 gün içinde Tüketici Mahkemelerine itirazda bulunabilir (4077 s.K.m.22/V). Davacı taraf, süresinde itiraz yoluyla bu davayı açmıştır.
Davalı abone, davacı telefon şirketi ile 17/07/2003 tarihinde abonelik sözleşmesi imzalamıştır. İhtilafa konu Mobiltürk üyeliği ve yapılan ücretlendirmeler esasen davacı şirket dışında dava dışı şirketle yapılmıştır. Ancak bu işlemin davacı telefon şirketinin bilgisi dahilinde yapıldığı kuşkusuzdur. Bu konuda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlığa konu abonelik işlemi davacıya gönderilen mesaj yolu ile abonelik gerçekleştirilmesinden ve herhangi bir kullanım olmamasına rağmen düzenli olarak 28 ay boyunca bu abonelik nedeniyle ücretlendirme yapılmasından kaynaklanmaktadır. Taraflar yüzyüze gelmese bile bilgisayar teknolojisi ve dünya üzerinde yaşanan çağdaş ekonomik gelişmeler nazara alındığında, her zaman sözleşme yapma imkanı mevcuttur. Taraflar arasındaki bu sözleşme elektronik ortamda yapılan mesafeli sözleşme niteliğindedir.
Mesafeli sözleşmelerde yazılı, görsel ve elektronik ortamda veya diğer iletişim araçları kullanılarak taraflar yüzyüze gelmeden yapılan mal ve hizmetin tüketiciye anında veya sonradan teslimi ya da ifası kararlaştırılan sözleşme tipidir. (4077 s.K. 9/A ve Mesafeli Sözleşmeler Uygulama Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmelik m.2; bundan sonra yönetmelik olarak ifade edilecektir.)
Bu tür sözleşmelerin yapılmasından önce karşı tarafın tüketiciye isim, unvan, adres, verilecek hizmetin temel özellikleri, satış fiyatı, geçerlilik süresi, ödemelerin nasıl yapılacağı, cayma hakkı, teslim ve hizmet programı ve ihtilaf halinde talep ve şikayetlerin iletilebileceği adres ve telefonların açık bir şekilde tüketiciye bildirilmesi zorunludur. (Yönetmelik m.5) Ön bilgilerin doğru ve eksiksiz olarak karşı tarafa ulaştığı teyit edilmeden, sözleşme yapılamaz. Mevcut olayda olduğu üzere elektronik ortamda yapılan sözleşmelerde bu teyit işlemi, yine elektronik ortamda yapılabilir. (Yön.m.6) Yapılan sözleşmede tarafların isim ve ünvanları, sözleşme tarihi, ifa tarihi ve şekli, mal ve hizmetin cinsi ve diğer hususların ayrıntılı bir şekilde bulunması zorunludur. Malın teslim tarihinden itibaren tüketici 7 gün içerisinde herhangi bir gerekçe belirtmeksizin cayma hakkını kullanabilir.
Somut olay değerlendirildiğinde, taraflar arasında yapıldığı belirtilen mesafeli sözleşmenin gerçekten tüketici tarafından arzulandığı ve bu nedenle yapıldığı davacı tarafça kanıtlanamamıştır. Zira, sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren davalı abone herhangi bir hizmet almamıştır. Hiç kimse hizmet almayı düşünmediği bir yere abone olmayı arzu etmez. Olsa bile, bu fikrini değiştirdiği tarihten itibaren sözleşmeyi sonlandırmak için gerekli girişimlerde bulunur. Makul ve orta halli bir insanın davranışının bu şekilde olacağı kuşkusuzdur. Aksine düşünce, hayatın olağan akışı ile uygunluk teşkil etmez. Ayrıca, davalının cep telefonuna gelen mesaja onay vermek suretiyle yapıldığı iddia edilen abonelik işleminin davalı tarafça arzu edilmediği ve buna rağmen sehven gelen mesaja onay verildiği bildirilmiş olup, karşı taraf, bunun aksine dosyaya delil bildirmemiştir. Esasen bir an için sözleşmenin usulüne uygun olduğu kabul edilse bile, davalı aboneye gönderilen mesajın niteliği nazara alındığında, iradenin fesada uğratıldığı ve abonenin esaslı hataya maruz bırakıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Öyle ki, yapılan abonelik işleminin iradeyi fesada uğratacak hile boyutuna ulaştığı dahi söylenebilir.
Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi nazara alındığında, davacı taraf tacir olup, esasen davalı abone yapılan haksız kesintileri kesinti tarihinden itibaren 3095 s.K. 2/II md.hükmü uyarınca avans faizi ile birlikte geri isteme hakkına sahiptir. Ancak, mahkeme tarafların talebi ile bağlı olup, davalı abonenin hakem heyetine yönelik itirazı bulunmadığından bu konuda karar verilmemiştir.
Dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, bilirkişi kurulu 18/02/2009 tarihli raporlarında; taraflar arasında yapılan abonelik sözleşmesinde sözleşmenin yasa ve yönetmelikte öngörülen biçimde yapılmadığını, bu nedenle yapılan kesintilerin iadesine yönelik hakem heyeti kararının yerinde olduğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun bulunmuş olup denetime elverişlidir. Taraf itirazları bu nedenle reddedilmiştir.
Dosya içerisinde toplanan tüm deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre; hakem heyeti kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı tarafın davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Anlatılan nedenlerle,
HÜKÜM :
1-DAVANIN REDDİNE,
2- Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı tarafça yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davalı taraf kendisini bir vekil marifetiyle temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. 3, 12 md. uyarınca takdiren 350,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 15,60 TL harcın peşin alınandan mahsubu ile eksik kalan 1,60 TL harcın davacı taraftan tahsili ile hazineye irat kaydedilmesine
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kesin olarak verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 05/03/2009
Katip 96476 Hakim 34610
VII. TÜKETİCİ KREDİ SÖZLEŞMELERİ (4077 s.K. 10 m.)
Tüketici kredisi, tüketicilerin bir mal veya hizmeti edinmek amacıyla kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir. Tüketici kredi sözleşmelerinin yazılı yapılması zorunludur. Sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmesi gerekir. Taraflar arasında yapılan sözleşmede öngörülen kredi şartları, sözleşme süresi içerisinde tüketici aleyhine değiştirilemez.
Sözleşmede yasada belirtilen unsurların yer alması zorunludur. (Ana para, faiz, oran, temerrüt faiz oranı, erken ödeme, para birimi vs.)
Tüketici kredi sözleşmelerinde kredi veren taksitlerden birinin veya birkaçının ödenmemesi halinde kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuş ise bu hak ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş olması durumunda ve tüketicinin bir birini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde kullanılabilir, ancak kredi verenin bu hakkı kullanabilmesi için en az bir hafta süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması gerekir.(4077 s.K. 10/III)
VIII.KREDİ KARTLARI
Kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda tüketici mahkemeleri ve hakem heyetleri görevlidir (4077 s.K. 1, 2, 3, 22, 23, 30 m., 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkındaki Kanun 1, 2, 17, 44 m.)
IX.SÜRELİ YAYINLAR
Süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen her ne amaç ve şekilde olursa olsun bilet, kupon, iştirak numarası, oyun, çekiliş vb.yollarla süreli yayın dışında ikinci bir ürün veya hizmetin verilmesini taahhüt eden kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi süreli yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan kültürel ürünler dışında hiçbir mal ya da hizmetin taahhüdü ve dağıtımının yapılamadığı sözleşmelerdendir.
Bu amaçla kampanya düzenlenmesi halinde süre 60 günü geçemez. Kampanya konusu mal veya hizmet bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından karşılanması istenemez.
Kampanya süresince süreli yayının satış fiyatı kampanya konusu malın veya hizmetin yol açtığı maliyet artışı nedeniyle artırılamaz. Mal veya hizmetin mütemimcüz veya tamamlayıcı parçaları ayrı kampanya konusu yapılamaz.
X.ABONELİK SÖZLEŞMELERİ
Abonelik sözleşmesinden kaynaklanan davalarda, 4077 sayılı Kanun 3/e,f,h; 11/A maddeleri uyarınca Tüketici Mahkemeleri görevli ve yetkilidir.
XI. TÜKETİCİ KANUNUNDA HÜKÜM BULUNMAYAN HALLERDE YAPILACAK İŞLEM
Tüketici Kanununda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır. Örneğin satım sözleşmesi yapılmışsa Borçlar Kanunu satım sözleşmesine ilişkin hükümleri burada uygulanır. Yine Ticaret Kanunu ve diğer kanunların ilgili hükümleri de yeri geldikçe uygulanır.
EMSAL GÜNCEL TÜKETİCİ MAHKEMESİ VE YARGITAY KARAR ÖRNEKLERİ:
T.C.
ANKARA
7. TÜKETİCİ MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2010/1230 Esas
KARAR NO : 2011/161
HAKİM : İLHAN KARA 34610
KATİP : SONGÜL YILDIRIM 96496
DAVACI : DİGİTAL PLATFORM İLETİŞİM HİZMETLERİ A.Ş. –
VEKİLİ : Av. GÜLDEN GÜLDAMLA – Tunalı Hilmi Cad. Kuğulu
Pasajı B Blok No: 123/147 Kavaklıdere ANKARA
DAVALI : SATILMIŞ BOZKURT –
DAVACI VEKİLİ :Av. MEHMET KAYA – İlkiz Sk. No:21/13 Sıhhıye /
ANKARA
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 21/12/2010
KARAR TARİHİ : 10/03/2011
Yapılan yargılama sonucunda;
İDDİA :
Davacı vekili dilekçesinde, davalı hakkında Digitürk abonelik sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili için Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2008/10240 E sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçlunun itirazı nedeniyle takibin durduğunu, parasal sınır nedeniyle ilk önce Gölbaşı Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurduklarını, ancak Hakem Heyetinin yapılan 3 ayrı müracaatta da görevsizlik nedeniyle taleplerini reddettiğini ve görevsizlik kararlarının iki defa Tüketici Mahkemesi kararı ile iptal edildiğini, yine yapılan başvuru ile ilgili olarak 26/11/2010-746 sayılı karar ile görevli ve yetkili olmadığı gerekçesi ile talebi aynı şekilde reddettiğini, mahkeme kararlarına rağmen Hakem Heyetinin esası incelemediğini belirterek Gölbaşı Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 26/11/2010 tarih ve 2010/746 E sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A :
Davalı vekili savunmalarında; davacının yasal süre olan 15 gün içerisinde Tüketici Mahkemesine müracaat etmediğini, bu sürenin hak düşürücü süre olduğunu, ayrıca İİK/67 maddede öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davasının açılmadığını, davanın haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA GEREKÇE :
Dava, Hakem Heyeti kararının iptali istemine ilişkindir. (4077 s.K.m 22)
Hakem Heyeti dosyası, icra dosyası, 1 Tüketici Mahkemesinin 2009/195 E sayılı kararı, abonelik sözleşmesi örneği, faturalar ve diğer belgeler dosyada mevcuttur.
Gölbaşı Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı 26/11/2010 tarih ve 2010/746 E sayılı kararı ile “hakem heyetinin görevsiz olduğundan mahkemeye müracaatında muhtariyetine” yönelik karar verilerek davacı tarafın talebi reddedilmiştir.
Ankara 8.İcra Müdürlüğünün, 2008/10240 E numaralı takip dosyasının incelenmesinde, davacının davalı aleyhine 125,86-TL asıl alacak ve ferileri olmak üzere toplam 137,59-TL için icra takibi başlatıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
Bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiler tüketicidir (4077 s.K.m.3/e). Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya kamu tüzel kişileri de satıcı sayılır (4077 s.K.m.3/g). Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlem tüketici işlemi sayılır (4077 s.K.m.3/h).
Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya kamu tüzel kişileri de satıcı sayılır (4077 s.K.m.3/g). Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlem tüketici işlemi sayılır (4077 s.K.m.3/h).Her türlü abonelik sözleşmelerine taraf olan tüketiciler isteklerini satıcıya yazılı olarak bildirmek kaydıyla tek taraflı olarak son verebilirler (4077 s.K.m.11/A).
Mevcut davada taraflar arasındaki hukuki ilişki Digitürk abonelik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, bu tür uyuşmazlıklarda tüketici mahkemeleri görevlidir (4077 s.K.m.11).
Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu hallerde Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri de görevlidir. Ancak dava değeri itibarı ile verecekleri kararlar 4077 sayılı Kanun 22/5 madde uyarınca ilam hükmünde veya delil mahiyetinde olacaktır. Davacı taraf 2010 yılı itibariyle belirlenen 938,67-TL altında olan parasal sınırdaki icra takibi için öncelikle hakem heyetine başvurmuş ve verilen karara yönelik süresinde itiraz yolu ile bu davayı açmıştır.
Taraflar arasında tanzim edilen sözleşmenin tüketici işlemi mahiyetinde olduğu açıktır. Dava değeri itibariyle Tüketici Mahkemeleri veya Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri görevlidir. Dava değeri itibariyle Hakem Heyetinin işin esasını inceleyip, olumlu-olumsuz bir karar vermesi gerekir.
4077 s.K.m 22 madde hükmü ile il ve ilçe merkezlerinde bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklara çözüm bulmak üzere en az 1 Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kurulacağı belirtilmiştir. ihtilafa konu dava değerine göre her yıl belirlenen miktarın altındaki parasal uyuşmazlıklarla ilgili öncelikle Hakem Heyetine başvuru yapılması yasal zorunluluktur. Yüksek Yargıtay yerleşik uygulamasına göre bu husus dava şartıdır. Belirlenen parasal değer altında (2010 yılı için 938,67-TL, 2011 yılı için 1.031,87-TL) ihtilaflar için öncelikle Hakem Heyetine başvuru zorunludur.
Hakem Heyetleri uyuşmazlıklarla ilgili kendilerine yapılan başvuru üzerine tarafların iddia, savunma ve delillerini toplayarak gerektiğinde bilirkişi incelemesi dahi yaparak karar verir ve verdiği kararı tutanağa bağlar. (Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Yönetmeliği m. 1, 19 vd.) Hakem Heyetinin verdiği karar yalnız verildikleri uyuşmazlıklar için hüküm ifade eder. ( Yönetmelik m.20) Hakem Heyetleri uyuşmazlık konusuna ilişkin her türlü bilgi ve belgeyi taraflardan ilgili kurum ve kuruluşlardan isteme yetkisine haizdir. (Yönetmelik m.21)
Dava konusu başvuru ile ilgili olmak üzere Hakem Heyeti daha önce kendisine yapılan birden fazla talebi görevsiz olduğu gerekçesi ile geri çevirmiştir. Esas itibariyle dosyaya yansıyan mahkeme kararları ve diğer belge içeriklerine göre yapılan ilk başvuru ve bu başvurunun iptali için Tüketici Mahkemesine müracaat edilmesi üzerine Hakem heyeti kararının iptal edildiği ve davacı tarafın yeniden heyete başvurduğu, buna rağmen talebin görevsizlik gerekçesi ile yine reddedildiği, verilen bu red kararının da aynı şekilde iptal edildiği, en son verilen kararla ilgili olarak mahkememize bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin müracaat, iş yükü ve üyelerin çalışma koşulları ile diğer hususlar incelendiğinde alınan huzur haklarının yetersiz kaldığı ve Tüketici Mahkemeleri ile Hakem Heyetleri arasında iletişimi sağlayacak verdikleri kararların sonucunun ne olduğunu takip edebilecek herhangi bir sistem kurulmamıştır. Bu yönü ile bu davadaki gibi verilen görevsizlik kararlarının iptal edilmesi halinde davacı tarafın yeniden yapacağı başvuru ve talep dilekçesine ek olarak Hakem Heyeti kararının iptaline hükmeden mahkeme kararlarını da eklemesinin uygun olacağı mahkememizce değerlendirilmiştir. Aksi halde mahkeme kararına direnme veya keyfi muamele gibi herhangi bir kasıt bulunmamasına rağmen Tüketici Sorunları Hakem Heyetinde görev yapan ilgililerin ceza yargılaması tehdidi ile karşılaşmaları her zaman mümkün olabilir.
Dosya kapsamına göre benzer davalarda Ankara Gölbaşı Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin benzer ihtilaflarda görevsizlik kararı verdiği anlaşılmaktadır. Yukarıda yapılan açıklamalara göre Hakem Heyetinin işin esasını inceleyerek karar vermesi gerektiği açıktır. Bu nedenle dava konusu Hakem Heyeti kararının iptaline karar vermek gerekmiştir.
Dosya içerisinde toplanan tüm deliller, Hakem Heyeti kararı, daha önceki başvurularak yönelik talepler, verilen kararlar, Tüketici Mahkemesi kararları ve tüm dosya içeriğine göre, taraflar arasında Tüketici Sözleşmesi mahiyetinde olduğu, Hakem heyetinin yapılan bu başvurunun esasının inceleyerek karar vermesi gerektiği anlaşıldığından, davanın kabulüne, Gölbaşı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptaline, verilen kararın niteliğinde göre davacı tarafın kararın verilmesinde herhangi bir katkısı bulunmadığı ve konunun Hakem Heyetinin görevsizliğe yönelik değerlendirmesinden kaynaklandığı anlaşıldığından davacı taraf vekili için ücreti vekalet tayinine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2- Ankara Gölbaşı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığının 26/11/2010 tarih ve 476 sayılı kararının İPTALİNE,
3- Verilen kararın mahiyetine göre davacı taraf vekili için ücreti vekalet tayinine YER OLMADIĞINA,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yapıldığı anlaşılan 10- TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsiline, davacı tarafa ödenmesine,
6- 4077 sayılı Kanunun 23/II. Maddesi uyarınca davacı tüketici harçtan muaf olduğundan, harç alınmasına yer olmadığına,
7- Verilen Hakem Heyeti kararının niteliği ve tarafların mağduriyetine sebebiyet verilmemesi bakımından karardan bir örneğin Gölbaşı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, kesin olarak verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 10/03/2011
Katip 96496 Hakim 34610
—————————————————————————————————————–
TÜKETİCİ SÖZLEŞMELER İÇİN KAMBİYO SENEDİ TANZİM EDİLECEKSE BUNLARIN HER TAKSİT İÇİN AYRI AYRI VE NAMA YAZILI OLMASI ZORUNLUDUR AKSİ HALDE SENETLER GEÇERSİZDİR.
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/9482
KARAR NO : 2010/18351
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ: Ankara 5. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 01/04/2010
NUMARASI : 2009/742-2010/190
DAVACI : Nurten Tünal vekili avukat Eyyüp Yıldırım
DAVALI : 1-Yeni osmanlı Gıda İnş. Turizb san. Tic. Ltd. Şti. 2-Meltem Yılmaz vekili avukat Dilek Bilgili 3-Zekeriya Yıldırım
Taraflar arasındaki kambiyo senetlerinin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalı şirketten 16.2.2008 tarihli sözleşme ile daire satın aldığını, sözleşmeye göre dairenin bitiş tarihinin 30.4.2009 olarak kararlaştırılmasına rağmen henüz kaba inşaatın dahi bitirilemediğini,sözleşme kapsamında 61 adet senet verdiğini, bunun 59 adedinin ödenmediğini, senetlerin nama yazılı olarak düzenlenmemesi nedeniyle 4077 sayılı yasanın 6/A maddesi gereğince geçersiz olduğunu,senetlerin davalı şirket tarafından diğer davalılara ciro edildiğini ileri sürerek, davalı yana verdiği ve ödenmemiş 59 adet senedin iptalini, senetler nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istemiştir.
Davalı şirket ve Meltem Yılmaz, davanın reddini dilemiş, diğer davalı Zekeriya Yıldırım, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davacının sözleşmenin feshini talep etmeden senetlerin iptalini talep etmesinin TMK.nun 2.maddesinde düzenlenen dürüst davranma ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının, davalı şirketten satın aldığı konut nedeniyle senetler imzalayarak davalı şirkete verdiği,bu senetlerin davalı şirket tarafından diğer davalılara ciro edildiği, dosya kapsamından anlaşılmaktadır.4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı TKHK.nun 6/A maddesi; taksitli satışlarda sözleşmeden ayrı olarak kıymetli evrak niteliğinde 2010/9482-18351
senet düzenlenecekse, bu senet her taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde ve sadece nama yazılı olarak düzenlenir, aksi halde kambiyo senedi geçersizdir, düzenlemesini getirmiştir.Anılan yasal düzenleme emredici nitelikte olup hakim tarafından da resen nazara alınması gerekir.Bu yasal düzenleme karşısında davaya konu senetler sadece nama yazılı olarak düzenlenmediğinden geçersizdir. Bu durumda bu senetlerin ciro yolu ile devri de geçersizdir.Ayrıca sözleşmenin feshinin de talep edilmesi gerekmez.Öyle olunca mahkemece dava konusu senetlerin iptaline karar vermek gerekirken,yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA,30.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A.Alkan K.Özbek F.E.Kabasakal N.Şatır R.Ünal
Okundu AY
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/10661
KARAR NO : 2010/12866 Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Ankara 2. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 27/01/2009
NUMARASI : 2008/7-2009/7
DAVACI : Ferde Cemiloğlu Çilalioğlu vekili avukat Aydın Erdoğan
DAVALI : 1-Serdar Çakmak Kaya vekili avukat Pınar Azgın, 2-ESK İnş. Mobilya Dekorasyon San. Tic. Ltd. Şti, 3-Eyüp Sultan Kozoğlu
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat Aydın Erdoğan gelmiş, davalılar tarafından gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ESK Limited Şirketinden satın aldığı dairenin tapusunun verilmediğini ve satım bedeline karşılık verilen senetlerin şirket yetkilisi olan diğer davalı Eyüp Kozoğlu tarafından, diğer davalı Serdar Çakmakkaya’ya ciro edildiğini ileri sürerek, toplam 38.400 YTL.lik senetler nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve ödenen 22.700 YTL.nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Serdar Çakmakkaya davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir. Mahkemece, 22.700 TL.nin davalı ESK Limited şirketinden tahsiline, bu miktar için diğer iki davalı hakkında açılan davanın reddine, bedelsiz kalan 29 adet bononun iptaline, üç davalıya da borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2010/10661-12866
2-Davacının, davalı ESK Limited şirketinden satın aldığı dairenin tapusu verilmemiş ve davacının verdiği senetler şirket yetkilisi olan davalı Eyüp Kozoğlu tarafından diğer davalı Serdar Çakmakkaya’ya ciro edilmiş olup, davacının toplam 22.700 YTL.lik senet bedellerini davalı Serdar’a ödediği, dosyadaki delillerden anlaşılmıştır. Davacı, henüz ödenmemiş senetler nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespiti ile ödenen 22.700 TL.nin tahsili talepli bu davayı açmıştır. 4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 Sayılı TKHK.nun 6/A maddesinde, taksitli satışlarda kıymetli evrak niteliğinde düzenlenecek senetlerin, herbir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde ve sadece nama yazılı olarak düzenleneceği, aksi halde kambiyo senedinin geçersiz olacağı belirtilmiştir. Eldeki davada her taksit için ayrı ayrı düzenlenen bonolarda alacaklı olarak “ESK Limited Şirketine veyahut emrühavalesine” ibaresi bulunduğundan, bu senetler sadece nama yazılı değildir; bu nedenle de geçersizdir. Şu halde davacı tarafından ödenen 22.700 TL.nin sadece ESK Limited Şirketinden değil, ödemenin yapıldığı davalı Serdar Çakmakkaya’dan da tahsiline karar verilmesi gerekirken, Mahkemece sadece davalı ESK Limited Şirketinden tahsiline karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, 750,00 TL duruşma avukatlık parasının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, 11.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A.Alkan F.E.Kabasakal H.Kara N.Şatır M.Duman
Okundu KA.
—————————————————————————————————————–
İŞYERİNDE MÜŞTERİLERİN EŞYASININ ÇALINMASI VEYA ZARAR GÖRMELERİ NEDENİYLE AÇILACAK TAZMİNAT DAVALARINDA TÜKETİCİ MAHKEMELERİ VEYA HAKEM HEYETLERİ GÖREVLİDİR.
T.C.
ANKARA
7. TÜKETİCİ MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2009/37 Esas
KARAR NO : 2011/255
HAKİM : İLHAN KARA 34610
KATİP : SONGÜL YILDIRIM 96496
DAVACI : NESLAHAN İSPİRGİL – Tevfik Fikret Cad. Barış Apt.No:17/5 Dikmen Çankaya/ ANKARA
DAVALI : MİGROS TÜRK A.Ş
VEKİLİ : Av. MEHMET BÜLENT KISAR – Hanımeli Sok. No:14/9 Sıhhiye / ANKARA
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 21/01/2009
KARAR TARİHİ : 07/04/2011
KARAR YAZMA TARİHİ : 07/04/2011
Yapılan yargılama sonucunda;
İDDİA :
Davacı dava dilekçesinde: Olay tarihi olan 24.10.2008 günü saat 13:30 sıralarında “Şok Market” içerisinde alış-veriş yaptığı sırada çocuğuna ait bebek arabasına asmış olduğu kol çantasının çalındığını, çantasının içinde kendisi ve oğluna ait nüfus cüzdanı, tahminen 1.250,00 veya 1.350,00-TL para, 1 adet kalın altın bilezik, kese içerisinde 2 adet cumhuriyet altını, 1 adet yarım altın, 3 adet çeyrek altın ve Nokia 6310 marka cep telefonunun bulunduğunu, olay ile ilgili Ankara C.Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, hırsızlığı yapan çocukların yaşları itibariyle kovuşturmaya yer olmadığına yönelik karar verildiğini, kamera kaydında durumun açıkça belli olduğunu, alış veriş merkezinin gerekli güvenlik önlemlerini almadığını, bu nedenle maddi ve manevi gördüğünü belirterek 3.800,00-TL maddi, 1.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A : .
Davalı işyeri vekili savunmalarında: müvekkilinin bu olayda herhangi bir kusuru bulunmadığını, olayın davacının kusur ve ihmalinden kaynaklandığını, bu olay nedeniyle müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, özel eşya olan çantayı muhafaza sorumluluğunun davacının kendisinde olduğunu belirterek haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir.
YARGILAMA GEREKÇE :
Dava, davacının alış-veriş sırasında işyerinde çalınan çantası nedeniyle açtığı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. (4077 s.K.m. 1, 2, 3, 4, 10, 23, 30)
Polis ifadeleri, C.Savcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı, işyeri kamera kayıtları, fotoğraf, bilirkişi incelemesi ve diğer belgeler dosyada mevcuttur.
Bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiler tüketicidir (4077 s.K.m.3/e). Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya kamu tüzel kişileri de satıcı sayılır (4077 s.K.m.3/g). Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlem tüketici işlemi sayılır.
4822 sayılı Kanun ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun 1.maddesinde bu Kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemler almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemek olduğu, 2.maddesinde bu Kanunun 1.maddesinde belirtilen amaçla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birinin oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsadığı belirtilmiştir.
Bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiler tüketicidir (4077 s.K.m.3/e).
Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya kamu tüzel kişileri de satıcı sayılır (4077 s.K.m.3/g).
Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlem tüketici işlemi sayılır (4077 s.K.m.3/h).
Mevcut davada çözülmesi gereken sorun, alışveriş yapmak amacı ile davalı tarafın işyerine giren davacı ile davalı taraf arasında 4077 sayılı Kanun 2 madde kapsamında kalan bir tüketici işlemi (sözleşmesi) bulunup bulunmadığı, varsa sorumluluğun nasıl tayin edileceği konusundadır.
Borç ilişkisinin ihtiva ettiği temel hak ve yükümlülükler incelendiğinde, borç ilişkisinin alacaklı ile borçlu arasında kurulmuş olan hukuki bir ilişki olduğu görülecektir. Sözleşme ilişkisinde tarafların karşılıklı edim yükümlülükleri bulunmaktadır. Sözleşme ilişkisinde asli edim yükümlülükleri dışında tarafların yan edim yükümlülükleri de bulunmaktadır. Yan edim yükümlülükleri kanundan, akitten ve M.K. 2/1 maddede öngörülen dürüstlük kuralından doğar.
Tarafların borç ilişkisinin konusu oluşturan edimle ilgili ifa menfaat dışında kalan diğer mal ve kişi varlığı değerlerine zarar vermeme yükümlülüğüne yan edim yükümlülüğü veya koruma yükümlülüğü denir (Prof.Dr.Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, s.38 vd., Ankara-1987). Her akdi ilişkide tarafların ulaşmak istedikleri amaçlar esasen edim yükümlülüklerinin yerine getirilmesi ve dolayısı ile alacaklının ifa menfaatinin tatmin edilmesiyle gerçekleşir. Ancak taraflar edimin ifası ile elde edecekleri menfaatlerden başka mal ve kişi varlığı değerlerine de sahiptir. Edimin ifası, ifa hazırlıkları ve hatta akit görüşmeleri esnasında tarafların edim dışında kalan bu tür mal ve kişi varlığı menfaatlerinin tehlikeye maruz kalması, zarar görmesi her zaman mümkündür. Bu nedenle sözleşme yapmak amacı ile sosyal temasa giren kişiler bu andan itibaren aralarında kurulan ilişkinin her safhasında birbirlerine zarar vermemek için her türlü özeni göstermek, gerekli çabayı sarfetmek zorundadırlar. Örneğin alışveriş yapmak üzere mağazaya gelen müşterinin hırsızlık olaylarına karşı korunması veya merdivenlerden düşme tehlikesinin önlenmesi ile ilgili gerekli koruma tedbirlerinin ilgili işyeri tarafından alınması gerekir.
Koruma yükümlülükleri aslında nitelikleri itibarı ile yan yükümlülükler içinde yer alır. Bu sebeple koruma yükümlülüklerinin ihlali halinde bunları ihlal eden tarafa karşı ancak tazminat davası açılabilir. (Bkz. a.g.e. s.42).
Koruma yükümlülükleri doğuş anları yönünden akit öncesi, akit esnası ve akit sonrası koruma yükümlülükleri olmak üzere ayrıma tabi tutulabilir. Akit öncesi koruma yükümlülüklerinin ihlali halinde “Akit görüşmelerinden doğan sorumluluk (Culpa in Contrahendo)” söz konusu olur. Borç ilişkisi her zaman akitle borçlanılan edimin ifası ile sona ermez. Sosyal temas ve akitle taraflar arasında kurulan özel ilişki etkisini akitten önce ve akitten sonra da gösterebilir. Bu yükümlülüklerin ihlali halinde haksız fiile ilişkin hükümler uygulanmaz. Bu halde hakkaniyet, güven ilişkisi, dürüstlük kuralları gibi Borçlar Hukukuna hakim olan temel prensipler de gözetilerek bu tür yükümlülüklerin ihlali de akdi sorumluluk hükümlerinin uygulanması, menfaatler dengesi yönünden daha adil sonuç doğurur. (Bkz. a.g.e. s.43 vd.)
Dava konusu olayda davacı taraf alışveriş yapmak amacı ile davalı işyerine girmiştir. Mağaza içerisinde alış-veriş yaptığı sırada çocuk arabasına asılı bulunan çantasının yaşları 12-14 olan iki çocuk tarafından alındığı, bu durumun kamera kayıtları ile sabit olduğu, ancak kamera kaydı dışında işyerinde güvenlik görevlisi veya başka bir önlem alınmadığı açıkça anlaşılmıştır.
Yukarıda yapılan teorik açıklama ve bilimsel görüşler nazara alındığında, davacının alışveriş yapmak amacı ile mağazaya girdiği andan itibaren taraflar arasında sözleşmenin yan edimi yükümlülüklerinden olan koruma yükümlülüğü başlamıştır. Bu halde davalı taraf, gelen müşterinin güvenliğini korumakla yükümlüdür. Bu nedenle gerekli güvenlik tedbirlerini almak zorundadır. Örneğin, mağazada gerekli güvenlik kamerası tertibatı oluşturmak, koruma görevlileri bulundurmak ve denenen ürünlerin kabine alınması sırasında müşterilerin çanta ve diğer eşyalarının korunması ile ilgili gerekli tedbirleri almak zorundadır. Bu halde doğacak zarardan mağaza sahibi akdi sorumluluk hükümlerine göre mesuldür. Buna göre taraflar arasındaki hukuki ilişki 4077 sayılı Kanun 1 ve 2 maddede öngörülen tüketici işlemi mahiyetindedir. Davacı taraf işyerinde güvenlikle ilgili hizmeti tam olarak sağlayamamıştır ve bu nedenle olay meydana gelmiştir.
Mahallinde tüm delillerin sağlıklı biçimde değerlendirilmesi bakımından, bilirkişi marifetiyle keşif icra edilmiş olup, bilirkişi kurulu rapor ve ekli krokilerinde; davacı tarafın olay tarihinde alış-veriş yapmak üzere Migros Türk A.Ş. Ye ait Şok Market’e girdiği, alış-veriş sırasında çocuk arabasında bulunan kol çantasının 12-14 yaşlarında iki çocuk tarafından çalındığını, bunun kamera kayıtları ile sabit olduğunu, işyerinde güvenlik görevlisi bulunmadığını, davalı tarafın alışveriş için işyerine gelen müşterinin can ve mal güvenliğini korumak zorunda olduğunu, gerekli özen yükümlülüğünün gösterilmesi gerektiğini, işyerinin bu olayda tam kusurlu olduğunu, davacının herhangi kusur ve ihmalinin bulunmadığını, çantada bulunan para, altın ve diğer eşyaların toplam değerinin 3.741,97-TL olduğunu, manevi tazminatın mahkemenin taktirinde olduğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişi raporu, dosya kapsamına uygun olup, davalı taraf itirazları bu nedenle reddedilmiştir.
Kural olarak sözleşmeye aykırı davranış manevi tazminat gerektirmez, Yüksek Yargıtay yerleşik uygulaması da bu yöndedir. Ancak sözleşmeye aykırılık ilgili tarafın kişilik haklarına zarar vermiş ve onda aşırı üzüntüye sebebiyet vermiş ise, bu durum manevi tazminat gerektirir. Manevi zarar kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil onun görüntüsü olarak da ortaya çıkabilir. B.K.49 ve M.K.24 madde hükümlerine göre kişilik hakları zarar gören taraf manevi tazminat talep edebilir. Somut olayda davacı tarafın çantası çalınmış, ancak bu durumun davacının kişilik haklarında manevi tazminat oluşturacak nitelikte bulunmadığı mahkememizce kabul edilmiş, bu nedenle manevi tazminat istemi reddedilmiştir.
Dosya içerisinde toplanan tüm deliller, bilirkişi incelemesi ve tüm dosya içeriğine göre: Davacının davalı işyerinde alış-veriş yaptığı sırada çantasının çalındığı, çanta içerisinde bulunan para, altın ve takının hayatın olağan akışına göre kadın olan davacıda bulunmasının mümkün olduğu, davalının bu olayda güvenlik görevlisi bulunmaması ve diğer önlemlerdeki eksiklik nedeniyle tam kusurlu olduğu, davacının müterafık kusurunun bulunmadığı, manevi tazminatın yasal koşulları oluşmadığı anlaşıldığından, maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Anlatılan nedenlerle,
HÜKÜM :
1-DAVANIN KISMEN KABULÜNE,
2-Dava konusu 3.741,97-TL’nin olay tarihi olan 24/10/2008 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan TAHSİLİNE, davacı tarafa ÖDENMESİNE,
3- Davacı tarafın yasal koşulları oluşmayan manevi tazminat talebinin REDDİNE,
4- Davacı tarafından yapılan 9,00-TL dava açma gideri, 10,00-TL p.p. 421,75-TL bilirkişi ve keşif ücreti olmak üzere toplam 440,75-TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan (37/38) taktiren 430,00-TL’nin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5- Davalı taraf davada kendisini bir vekil marifetiyle temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. 3, 10, 12 maddeleri uyarınca reddedilen maddi tazminat için taktiren hesaplanan 550,00-TL ve reddedilen manevi tazminat için hesaplanan 550,00-TL olmak üzere toplam 1.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,
6- Harçlar yasası uyarınca hesaplanan 18,40-TL başvurma harcı 222,27-TL nisbi harç olmak üzere toplam 240,67-TL karar ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydedilmesine,
Dair davacı ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli karar tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 07/04/2011
Katip 96496 Hakim 34610
—————————————————————————————————————-
T.C.
ANKARA
7. TÜKETİCİ MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2010/740 Esas
KARAR NO : 2011/105
HAKİM : İLHAN KARA 34610
KATİP : SONGÜL YILDIRIM 96496
DAVACI : ZEYNEL MERT –
VEKİLİ : Av. LÜTFULLAH GÜNAYDIN – Necatibey Cad. 18/8 Över Apt Sıhhiye ANKARA
DAVALI : ASKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ –
VEKİLİ : Av. ATİLLA ÖZTÜRK
DAVA :Abonelik Sözleşmesi
DAVA TARİHİ : 28/07/2010
KARAR TARİHİ : 10/02/2011
Yapılan yargılama sonucunda;
İDDİA :
Davacı vekili dava dilekçesinde, Ankara İli, Yenimahalle İlçesi, Yaşamkent Mahallesi, 3151 Sok. (44919 ada, 2 parsel) 2/C Blk. No:6 numaralı dairenin maliki olduğunu, iskan işlemlerinin son aşamaya geldiğini, binanın statik sisteminin oturmaya elverişli olduğunu, diğer tüm aboneliklerin yapıldığını, ancak ASKİ’nin abonelik için yüklenicinin mahkemelik ve cezalı tahakkuk borçları ödendikten sonra abonelik yapılabileceğini bildirdiğini, müvekkilinin yüklenici veya diğer 3. Şahısların su borcundan sorumlu tutulamayacağını belirterek geçici su aboneliği yapılarak su akışının sağlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A :
Davalı vekili savunmalarında, geçici abonelik yapılması için öncelikle inşaat aboneliği hesap kesim işleminin yapılması gerektiğini, bu abonelik kapatılmadan ferdi abonelik yapılmasının mümkün olmadığını, ayrıca iskanın alınması gerektiğini, geçici abonelik koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA GEREKÇE :
Dava, konuta geçici su aboneliği yapılarak su akışının sağlanması geçici abonelik koşullarının oluştuğunun tespiti, muarazanın men’i ve davacının yükleniciye ait su borcundan sorumlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. (4077 s.K. 11/A, 23, 30, İİK/72)
Yenimahalle Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğünden gelen iskan eksikliklerini gösterir yazı cevabı, binada mevcut su aboneliklerinin gösteren liste, abonelik sözleşmesi örnekleri, binada alınan belediye hizmetlerine ilişkin fatura örnekleri, ASKİ kayıtları, BİNADA OTURMAYA ENGEL HAL BULUNMADIĞINA İLİŞKİN STATİK RAPOR ÖRNEĞİ, bilirkişi raporu ve diğer belgeler dosyada mevcuttur.
Dava konusu ihtilaf konut nitelikli taşınmazla ilgili su aboneliği isteminden kaynaklanmakta olup, 4077 sayılı Kanun 3/e,f,h; 11/A maddeleri uyarınca Tüketici Mahkemeleri bu tür davalara bakmakla görevli ve yetkilidir.
3194 s.İmar Kanunu 30 ve 31 md. hükmüne göre; Yapı Kullanma İzni (İskan Belgesi) alınmamış olan yerlere herhangi bir şekilde abonelik yapılması ve su bağlanması mümkün değildir.
İmar Kanunu Ek Geçici Madde 11 hükmü uyarınca, (5784 s.K. 25 m. ile 3194 s.K. Ek Geçici 11.m hükmü uyarınca RG 26 Temmuz 2008, Sayı: 26948) bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar inşaat ruhsatı alınmış olması ve buna göre inşaat yapılması halinde, iskan verilmeyen ve alınmayan yapılara yol, su, elektrik, telefon vb.altyapı hizmetlerinin bir veya birkaçının götürüldüğünün belgelenmesi halinde ve teknik yönden oturulmasında engel bulunmayan yapılara kullanma izni alınıncaya kadar geçici abonelik yapılabileceği hükme bağlanmıştır. Bu halde elektrik ve su bağlanması, abone için kazanılmış hak teşkil etmez. Yapı Ruhsatı alınmış olması ve buna göre yapılmış olma şartı 12/10/2004 tarihinden önce yapılmış olan yapılarla ilgili uygulanamaz, hükmü getirilmiştir. Buna göre 26/07/2008 tarihinden önce yapı ruhsatı alınmış olması kaydıyla, ruhsata uygun inşaat yapıldığı ve belediye hizmetlerinden herhangi birinden istifade edildiği ve teknik yönden oturulmasında sakınca olmadığının tespiti halinde, geçici abonelik yapılabilir. Ancak inşaat ruhsatı bulunması şartı 12/10/2004 tarihinden önce yapılan yapılarda uygulanmaz.
İpekçi Yapı Denetim Ltd. Şti’nin Yenimahalle Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğüne verdiği statik rapor örneğine göre; dava konusu 44919 ada, 2 parselde inşaa edilen yapının Yapı Denetim Kanunu ve ilgili yönetmeli ve alınan projesine uygun olarak yapıldığını ve binanın iskana hazır hale getirildiğini, statik yönden oturmaya engel hal bulunmadığı bildirilmiştir.
Dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, bilirkişi kurulu raporlarında; dava konusu binanın inşaat ruhsatına uygun şekilde yapıldığını, iskan başvurusunun bulunduğunu, Yapı denetim firmasının Yenimahalle Belediye Başkanlığı İmar Müdürlüğüne sunduğu yazı örneğine göre iskana hazır hale geldiğini, inşaatın projeye uygun yapıldığını, ve binanın statik sisteminin mevcut haliyle oturmaya elverişli olduğunu, binada oturan bağımsız bölümlerin belediye hizmetlerinden istifade ettiğini, geçici abonelik yapılmasına engel bir husus bulunmadığını bildirmişlerdir.
Bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun bulunmuş olup, denetime elverişlidir. Taraf itirazları bu nedenle reddedilmiştir.
3194 sayılı Kanun Geçici Ek 11 madde hükmü uyarınca geçici abonelik yapılmasının koşulları oluşmuştur. Bu nedenle davanın bu yönden kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davalı ASKİ, aboneliğin yapılması için yüklenici Gökkuşağı İnşaat Ltd. Şti.’ye ait mahkemelik borç: 134.543,67 TL ve cezalı tahakkuk borcu 133.071,02-TL olmak üzere toplam : 267.614,69-TL’nin yatırılmasını şart koşmuştur. Talep edilen bu tutarların, dava dışı yükleniciye ait olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Dava dışı 3. Şahıs mal sahibi veya eski kiracının su borcu yeni aboneden talep edilemez. (HGK 30/01/2008, 58/39. Bu karar için bkz. YKD, Ağustos-2008, s.1481 vd.)
Dosya içerisinde toplanan tüm deliller, ASKİ kayıtları, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre, 3194 sayılı Kanun Geçici Ek 11 madde hükmü uyarınca, geçici abonelik koşulları oluştuğundan, davanın kabulüne, istek halinde geçici aboneliğin yapılmasına, muarazanın men’ine ve davacı tarafın yüklenicinin su borcundan sorumlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
Anlatılan nedenlerle,
HÜKÜM:
1-DAVANIN KABULÜNE,
2-Dava konusu konut için geçici su aboneliği koşullarının oluştuğunun TESPİTİNE, istek halinde aboneliğin yapılmasına, taraflar arasındaki mu’arazanın bu şekilde men’ine,
3-Davacı tarafın abonelik için talep edilen dava dışı 3.şahsın (yüklenici) su borcundan dolayı (borç toplamı 267.614,69-TL) BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
4- Davacı taraf, kendisini bir vekil marifetiyle temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. 3, 12 md. uyarınca takdiren 20.130,00 TL ücreti vekaletin davalı taraftan alınıp davacı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafça yapıldığı anlaşılan 10,00 TL dava açma gideri, 25-TL p.p, 300,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 335,00 TL giderin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Davalı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 18,40 TL başvurma, 15.896,31-TL nispi karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 15.914,71-TL harcın davalıdan tahsiliyle hazineye irat kaydedilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli karar tebliğinden itibaren 15 günlük temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 10/02/2011
Katip 96496 Hakim 34610
T.C.
ANKARA
7. TÜKETİCİ MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2009/740 Esas
KARAR NO : 2010/211
HAKİM : İLHAN KARA 34610
KATİP : SONGÜL YILDIRIM 96496
DAVACI : ABDULLAH ÖZMEN – Macunköy Mah. A.T.B. Zahirecilik
Sitesi G Blok No. 204 Yenimahalle/ ANKARA
VEKİLİ : Av. MURAT ALBAYRAK – Toros Sok. No: 37/7 Sıhhiye ANKARA
DAVALI : T.HALK BANKASI A.Ş. – Genel Müdürlük Söğütözü
ANKARA
VEKİLİ : Av. SEYİT ALİ ATASAYAR – Ceyhun Atıf Kansu Cad. No: 112/29 Balgat ANKARA
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 23/11/2009
KARAR TARİHİ : 13/05/2010
Yapılan yargılama sonucunda;
İDDİA :
Davacı vekili dava dilekçesi ve yazılı beyanlarında; müvekkili Abdullah Özmen’in dava dışı asıl borçlu Gürkan Kalkan ile banka arasında imzalanan Konut Kredisi Sözleşmesinin kefili olduğunu, asıl borçlunun ödeme güçlüğü çekmesi üzerine bankanın müvekkili olan kefil hakkında Ankara 10. İcra Müdürlüğünün 2009/11765 e sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, müvekkilinden 70.930,94-TL talep edildiğini, müvekkilinin sözleşmeye olan kefaletinin adi kefalet hükmünde olduğunu ,bu nedenle takip koşulunun oluşmadığını, açılan davanın haksız olduğunu, icra takibinden borçlu olmadığının tespiti ile %40 icra inkar tazminatı ve yargılama giderlerinin davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A :
Davalı banka vekili cevap dilekçesi ve savunmalarında; dava dışı Gürkan Kalkan ile müvekkil banka arasında Konut Kredisi Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeyi davacının müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, kullanılan krediden kaynaklı borç kapatılıncaya kadar malikin talebi ile anılan sözleşmeye konu taşınmaz üzerine müvekkili bankanın ipotek tesis ettiğini, muaccel hale gelen borç nedeni ile dava dışı borçlu Gürkan Kalkan ve davacı aleyhine icra takipleri başlatıldığını, takiplere ilişkin ödeme emrinin 22.07.2009 tarihinde tebliğ edildiğini, davacı tarafından takibe itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiğini, müvekkili banka tarafından yapılan işlemlerin kötü niyetli olmadığını, bu nedenle müvekkili bankanın takip miktarı kadar alacaklı olduğunun sabit olduğunu, açılan davanın haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA GEREKÇE :
Dava, konut kredisi sözleşmesinde kefil hakkında başlatılan icra takibinde takip koşulu oluşmadığından dolayı menfi tespit ve kötü niyet tazminatı istemine ilişkindir. (4077 s.K.md. 1, 2, 3, 10,10.b, 23, 30 B.K. 72/3 md.)
Konut Kredisi Sözleşmesi örneği, ihtarnameler, icra dosyaları, ödeme planı, bilirkişi raporu ve diğer belgeler dosyada mevcuttur.
Ankara 10 İcra Müdürlüğünün 2009/11765 E sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklının T.Halk Bankası A.Ş., borçlunun (kefil) Abdullah Özmen, asıl alacağın 69.209,70-TL, faizin 1.550,30-TL, 93,42-TL masraf, 77,52-TL %5 BSMV olmak üzere toplam 70.930,94-TL için icra takibi başlatıldığı, ana paraya takip tarihinden itibaren %28,80 yıllık faiz ve faize %5 BSMV uygulandığı takibin bu şekilde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Ankara 5. İcra Müdürlüğünün 2008/16452 E sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklının T.Halk Bankası A.Ş., borçlunun GK İnş. Peyz.İth. İhr. Tur. Tic. ve San. Ltd. Şti ve Gürkan Kalkan olduğu, asıl alacağın 89.989,11-TL, 6.479,22-TL faiz, 140,00-TL iht.vekalet ücreti, 323,96-TL (%5) BSMV ücreti olmak üzere toplam 96.932,29-TL için icra takibi başlatıldığı, ana paraya takip tarihinden itibaren %72 faiz ve faize %5 BSMV uygulandığı, takibin bu şekilde kesinleştiği anlaşılmıştır.
4822 sayılı Kanun ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun 1.maddesinde bu Kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemler almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemek olduğu, 2.maddesinde bu Kanunun 1.maddesinde belirtilen amaçla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birinin oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsadığı belirtilmiştir.
Bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiler tüketicidir (4077 s.K.m.3/e). Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya kamu tüzel kişileri de satıcı sayılır (4077 s.K.m.3/g). Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlem tüketici işlemi sayılır (4077 s.K.m.3/h).
Mevcut davada taraflar arasındaki ihtilaf, Konut Kredisi Sözleşmesi nedeniyle verilen kefaletten kaynaklanmakta olup, (4077 s.K.m.10/A, 10/B, 8.fıkra) davacı taraf Konut kredisinin kefili olup, taraflar arasındaki asıl sözleşme ilişkisi tüketici işlemi mahiyetindedir. Bu nedenle asıl sözleşmenin ferisi olan kefaletten kaynaklanan ilişki de tüketici işlemi mahiyetinde olup, Tüketici Mahkemesi bu tür ihtilaflarda görevlidir (4077 s.K.m.1, 2, 3, 10, 10/B, 23, 30).
Taraflar arasında yapılan sözleşme icra takibi ve takibin kesinleştiği borç miktarı ve diğer hususlarda ihtilaf bulunmamaktadır. Sorun takip tarihi itibariyle kefil yönünden icra takip koşulunun oluşup oluşmadığı konusundadır.
Tüketici Kredi Sözleşmesinin incelenmesinde asıl borçlunun Gürkan Kalkan, kefilin davacı Abdullah Özmen olduğu, toplam 70.000,00-TL konut kredisi çekildiği, 120 ay vade yapıldığı, aylık faiz oranının 1,8 ve yıllık %21,60 olarak kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.
Kredinin 26., 27., 28 ve 29. Taksitlerinin ödenmemesi üzerine banka tarafından Beypazarı Noterliğinin 13.05.2009, 3929 yevmiye sayılı ihtarnamesinin keşide edildiğini, asıl borçlu ve kefilden kalan taksitlerin muaccel hale geldiği belirtilerek toplam 70.035,60-TL borcun ödenmesi için ihtar yapıldığı anlaşılmıştır.
Yapılan ihtara rağmen borcun ödenmemesi üzerine banka tarafından asıl borçlu Gürkan Kalkan hakkında 29.06.2009 tarihinde Ankara 22 İcra Müdürlüğünün 2009/2514 E sayılı icra dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle takip başlatılmıştır. Yine banka tarafından davacı kefil hakkında tahsilde tekerrür olmamak üzere Ankara 10 İcra Müdürlüğünün 2009/11765 E sayılı icra dosyasında ilamsız icra takibi başlatılmış ve takip kesinleşmiştir.
4077 sayılı Tüketicinin Koruması Hakkındaki Kanunun 10/B, 8. Fıkra hükmünde yapılan düzenlemede “…kullanılan finansmanın teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde konut finansmanı kuruluşu ASIL BORÇLUYA VE DİĞER TEMİNATLARA BAŞVURMADAN KEFİLDEN BORCUN İFASINI İSTEYEMEZ, aynı maddenin 5. Fıkrasında yapılan düzenlemeye göre konut finansman kuruluşu geri ödemelerin yapılmaması halinde kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa bu hak ancak tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksiti ödemede halinde temerrüte düşmesi halinde kullanılabilir…. “Bu hakkın kullanılabilmesi için en az bir ay süre verilerek muaccelliyet uyarısında bulunması zorunludur.
Yasada yapılan bu açık düzenlemeye göre tüketici kredilerinde verilen şahsı teminat adi kefalet niteliğindedir. Asıl borçluya başvurmadan kefil hakkında dava açılması veya takip yapılması mümkün değildir. Bu husus takip koşulu veya dava şartıdır. Kredi için rehin verildi ise öncelikle rehnin paraya çevrilmesi zorunludur. Sonuç olarak asıl borçlu hakkında yapılan takip HACİZ VESİKASINA BAĞLANMADAN VE REHİN PARAYA ÇEVRİLMEDEN KEFİL HAKKINDA İCRA TAKİBİ YAPILMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR. Bu husus dava şartıdır. Bu nedenle hakim tarafından resen dikkate alınır. (Aynı görüşte HGK’nın 22.02.2008, 13-160/147; 13 HD, 06.10.2008 , 4057/11201 sayılı kararla )
Dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, bilirkişi kurulu raporlarında; dava dışı Gürkan Kalkan ile banka arasında 15.02.2007 tarihli 70.000,00-TL bedelli ve 120 ay vadeli Konut Kredisi Sözleşmesi imzalandığını, davacının bu sözleşmeye müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imza attığını, kredi taksitlerinin 26 ila 29. taksitlerinin ödenmemesi üzerine banka tarafından asıl borçlu ve kefile noter ihtarnamesi keşide edildiğini ve asıl borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi için kefil hakkında tahsilde tekerrür olmamak üzere Ankara 10 İcra Müdürlüğünün 2009/11765 e sayılı dosyasında 69.209,70-TL asıl alacak ve ferileri olmak üzere toplam 70.930,94-TL için icra takibi başlatıldığını, konut kredisinde verilen kefaletin adi kefalet hükmünde olduğunu, asıl borçlu hakkında takip yapılıp sonuçsuz kalmadan kefile müracaat edilemeyeceğini, takip koşulunun oluşmadığını bildirmişlerdir.
Bilirkişi raporu dosya kapsamı ve delil durumuna uygun olup, bu nedenle davalı bankanı itirazları red edilmiştir.
Davacı konut finansmanı sözleşmesinin kefili olup kefalet adi kefalet hükmündedir. Asıl borçlu hakkında takip yapılıp bu takibin sonuçsuz kaldığı, bu nedenle alacağın aciz vesikasına bağlandığına yönelik dosyaya herhangi bir delil sunulmamıştır. Borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle başlatılan icra takibi halen devam etmektedir. Esasen bu satış işlemi gerçekleştirildiğinde kredi borcunun önemli miktarda tahsilatının gerçekleşeceği, kalan tutar için rehin açığı belgesi alındıktan sonra asıl borçluya diğer menkul ve gayrimenkuller yönünde müracaat edilebileceği ve bu şekilde takip yapılacağı açıktır.
Dosya içerisinde toplanan tüm deliller, kredi sözleşmesi, noter ihtarnameleri, icra takip dosyaları, ödeme kayıtları ve tüm dosya içeriğine göre davacının konut kredi sözleşmesinin kefili olduğu verilen bu kefaletin adi kefalet hükmünde olduğu, asıl borçluya başvurmadan kefilden borçun talep edilemeyeceği, bu hususun takip koşulu (veya dava şartı) olduğu, takip tarihi itibariyle ön şartın yerine gelmediği, bu aşamada kefil hakkında icra takibi yapılmasının mümkün olamayacağı, asıl borçlu hakkındaki takip sonuçsuz kaldığında ve borç aciz vesikasına bağlandıktan sonra kefile müracaat edilebileceği anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne, icra takip tarihi itibariyle takip koşulu oluşmadığından bu aşamada istenen borçtan davacının borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
Davacı taraf bu davada %40’tan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı talep etmiştir. Davalı banka yapılan icra takibinde haksız olmakla birlikte kötü niyetli sayılamayacağından davacı tarafın bu talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Feri nitelikteki bu talebin reddedilmesi nedeniyle davacı taraf aleyhine masraf ve ücreti vekalet hükmedilmemiştir. (13 HD. 08.06.2006, 7251/9417 )
Anlatılan nedenlerle,
HÜKÜM :
1-DAVANIN KISMEN KABULÜNE,
2-Davacı taraf (kefil) için takip koşulu oluşmadığından Ankara 10. İcra Müdürlüğünün 2009/11765 E sayılı icra dosyasında başlatılan takipte takip tarihi itibariyle (bu aşamada) BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
3-Davacı hakkında yapılan icra takibinin İİK 72/5 maddesi uyarınca DERHAL DURDURULMASINA, hüküm kesinleştiğinde icranın ESKİ HALE İADESİNE,
4-Davalı taraf yapılan takipte haksız olmakla birlikte kötü niyetli kabul edilemeyeceğinden, davacı tarafın yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatına ilişkin talebinin REDDİNE,
5-Davacı tarafından yapıldığı anlaşılan 12,50-TL dava açma, 5,00-TL tebligat ücreti, 400,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 417,50-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığı anlaşıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı taraf kendisini bir vekil marifetiyle temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. 3.12 mad. uyarınca takdiren 7.300,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
8-Davalı T.Halk Bankası A.Ş. 492 s.K. 13/j hükmü uyarınca harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli karar tebliğinden itibaren 15 günlük temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 13/05/2010
Katip 96496 Hakim 34610
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/11378
KARAR NO : 2011/602 Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Ankara 7. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 13/05/2010
NUMARASI : 2009/740-2010/211
DAVACI : Abdullah Özmen vekili avukat Murat Albayrak
DAVALI : T.Halk Bankası A.Ş. Vekili avukat Seyit Ali Atasayar
Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 24.1.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A.Alkan F.E.Kabasakal H.Kara M.A.Esmer N.Şatır
Okundu AY
—————————————————————————————————————–
T.C.
ANKARA
7. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2009/29 Esas
KARAR NO : 2010/49
HAKİM : İLHAN KARA 34610
KATİP : VELİ ÇELİK 46988
DAVACI : MİHRİBAN ÖZALP –
VEKİLİ : Av. ALİ ÖZDEMİR – Çetin Emeç Bulvarı 1065.Cadde 15/5 Çankaya Çankaya/ ANKARA
DAVALI : FORTİS BANK A.Ş.. – İzmir Cad. 28/A Kızılay ANKARA
VEKİLİ : Av. BURAK OKCU – Tunalı Hilmi Cad. No:84/12.Kavaklıdere/Ankara
DAVA : Tüketiciyi Koruma Kanunundan Kaynaklanan
DAVA TARİHİ : 15/01/2009
KARAR TARİHİ : 16/02/2010
Yapılan yargılama sonucunda;
İDDİA :
Davacı vekili dilekçelerinde; müvekkilinin 19/09/2008 tarihinde davalı banka ile Konut Kredisi Finansman Sözleşmesi imzaladığını, sözleşme ile 4.103.249,97 Japon Yeni kredi ve Tüketici Kredisi Sözleşmesi ile 4.013.249,97 Japon Yeni kredi aldığını, dünyada yaşanan küresel kriz nedeniyle, ülkemizin de bu krizden etkilendiğini, bu nedenle döviz kurlarında öngörülemez bir artış yaşandığını, bu artıştan müvekkilinin olumsuz yönde etkilediğini, krediyi ödeyemez hale geldiğini, Konut Finansmanı ve Tüketici Kredileri borcunun 19/09/2008 sözleşme tarihindeki döviz kuruna sabitlenmesini ve sözleşmenin değişen yeni koşullara bu şekilde uyarlanmasını, masraf ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A :
Davalı taraf vekili savunmalarında; davacının sözleşme tarihinde günün koşullarına göre dövize endeksli krediyi kendisinin tercih ettiğini, müvekkili bankanın kredi şartlarına ve maddelerine aykırı bir işlem veya eyleminin bulunmadığını, ayrıca artışın bankadan kaynaklanmadığını, bankanın da karı olmadığını, uyarlama koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
YARGILAMA GEREKÇE :
Dava, dövize endeksli geri ödemeli konut kredisi ve tüketici kredisinin dövizdeki artış nedeni ile Türk Lirasına uyarlanması isteminden kaynaklanmaktadır. (4077 s.K 10, 10/B )
Dava konusu tüketici kredi sözleşme örnekleri, kredi geri ödeme planları, yapılan ödemelere ilişkin kayıtlar, makbuz örnekleri, kredi ile alınan taşınmaza ilişkin tapu kayıt örneği, döviz kurlarındaki değişimi gösteren tablo ve kayıtlar, bilirkişi raporu ve diğer belgeler dosyaya sunulmuştur.
Bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiler tüketicidir (4077 s.K.m.3/e).
Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya kamu tüzel kişileri de satıcı sayılır (4077 s.K.m.3/g).
Dava konusu ihtilaf, konut kredisi ve tüketici finansman kredi sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, 4077 sayılı Kanun 1,2,3,10, 10/B, 23, 30 madde . uyarınca Tüketici Mahkemeleri bu tür davalarda görevlidir. (11 H.D. 01/06/2004,12208/6155)
Sözleşmelerin incelenmesinde; davacı Mihriban Özalp’le Fortis Bank A.Ş arasında 19/09/2008 tarihinde her ikisi 3.428,00 -JPY tutarında olan Tüketici Kredisi Sözleşmesi ve Konut Finansman Kredi Sözleşmesi imzalandığı, kredinin 60 ay vadeli, aylık 0,53 faiz oranı ve 68.387,49 JPY aylık taksitle geri ödenmesinin kararlaştırıldığı anlaşılmıştır. Sözleşmenin beşinci madde hükmüne göre kredi geri ödemelerinde yasal mercilerce belirlenen yönteme göre hesaplanmış kur farkına ilişkin BSMV ve KKDF nin müşteriden tahsil edileceği, kredinin Türk parasına dönüştürülmesi halinde, ABD doları Auro veya bankanın belirleyeceği döviz cinsinin kullanılacağı kararlaştırılmıştır.
Dava konusu sözleşmenin yapıldığı tarihte bankanın döviz alış kuru 100 JPY = 1,1531 TL düzeyindedir. Bu kur esas alındığında 17/10/2008 vadeli taksit için ödenecek tutar 788,57 TL dir. Ancak meydana gelen artıştan dolayı ilk taksit için 2.737,90 TL ödendiği anlaşılmaktadır. Bu halde 1.949,32 TL lik kur artışı nedeni ile fazla ödeme oluştuğu tespit edilmiştir. Yine kur artışına bağlı olarak ödenen KKDF ve BSMV tutarlarında da artış olduğu anlaşılmıştır.
Davacı taraf mahkememize vermiş olduğu dilekçelerinde, davalı bankadan konut kredisi sözleşmesi hükümleri gereğince, 60 ay vadeli, toplam konut kredisi kullandığını, ancak döviz kurlarında aşırı yükselme meydana geldiğini belirterek, taksit miktarlarının uyarlanmasını ve Türk Lirasına çevrilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf uyarlama koşullarının bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşme, kredi miktarı , ödeme planı ve koşulları ve diğer hususlarda ihtilaf yoktur. Sorun kredi kullanıldıktan sonra döviz kurlarında meydana gelen aşırı yükseliş nedeni ile kurun sabitlenmesi ve sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması şartlarının oluşup oluşmadığı konusundadır.
Mevcut davadaki sorunun çözümünden önce öncelikle akdin değişen şartlara uyarlanmasına ilişkin değerlendirme yapılması gerekmiştir. Akdin kurulmasından sonra mevcut olan şartlarda önemli değişiklikler meydana gelebilir. Akdin yapıldığı anda mevcut olan ve taraflarca göz önünde tutulan şartlardan esaslı surette sapmalar olabilir. Buna göre akdin yapıldığı andaki şartlarla sonradan çıkan şartlar birbirinden farklı hale gelmiş olabilir. Bu nedenle akdin kurulduğu andaki koşullar ile ifa anındaki koşullar arasında olması gereken uyum ortadan kalkmış olabilir. İşte bu gibi durumlarda akdin değişen şart ve durumlara uydurulmasına, akdin uyarlanması denir (Kemal Oğuzman, Borçlar Hukuku Dersleri, C.I, Bs.İstanbul-1987, s.122, Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.I, 2.Bs.Ankara-1987, s.508).
Akdin uyarlanması tarafların önceden sözleşmeye koyabilecekleri kurallarla olabileceği gibi kanunda belirtilen mevcut kurallara göre de olabilir. Bunlardan her ikisi bulunmadığı takdirde Hakim tarafından da uyarlamaya karar verilebilir. Sözleşme özgürlüğü ilkesi uyarınca taraflar her zaman anlaşmak suretiyle uyarlama yapabilirler. Borçlar Kanununda, kanunu uyarlama ile ilgili genel bir hüküm mevcut değildir. Buna karşılık kanunun genel hükümleri ve bazı özel borç ilişkilerinde bu hususa değinildiği gerek uygulama gerekse öğretide kabul edilmektedir. Örneğin BK. 264,286,517,535/2 (Eren a.g.e, s.510).
Akdin değişen şartlarının Hakim tarafından konulan kuralla uyarlanabilmesi için öncelikle akitte uyarlama boşluğu olmalıdır. Yani tarafların buna ilişkin düzenleme yapmamış olmaları ve yasada da herhangi bir uyarlama kuralının bulunmaması gerekir. Ancak Hakimin bu şekilde uyarlama yapabilmesi için her şeyden önce uyarlamayı engelleyen bir durumun da bulunmaması gerekir. Sözleşmenin şartlarındaki değişiklik önceden görülebiliyor veya öngörülmesi mümkün olabiliyor ise bu halde uyarlama yapılması mümkün değildir. Zira taraflar akit yaptıkları sırada ileride bazı şartların değişebileceğini tahmin edebiliyor veya öngörebiliyorsa, artık Hakimden uyarlama talebinde bulunmak mümkün değildir. Borçlar Hukukunda geçerli olan temel ilkelerden biri de “ahde vefa” (pakta sunt servanda) ilkesidir. Bu kural, borçlunun sözleşmeye bağlı kalmasını, akitte kararlaştırılan koşullara vefa göstermesini ve sözleşme koşulları sonradan borçlu aleyhine ağır bir şekilde değişse bile edimini aynen ifa etmesini gerektirir. Ancak özel hukuk alanındaki diğer önemli bir ilke de clausula rebussic stantibus ilkesi olup, buna göre borçlu ancak akdin şartları değişmediği takdirde borcunu ifa ile yükümlüdür.
Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, döviz kurlarında meydana gelen yükselmenin sözleşmenin taraflarınca önceden öngörülmesinin mümkün olup olmadığı hususunun mahkememizce değerlendirilmesi gerekir.
Dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış olup bilirkişi kurulu rapor ve ek raporlarında: Taraflar arasında dövizle borçlanma kredi sözleşmesi imzalandığını, kredi kullanıldıktan sonra 2008 yılı Ekim ayı başında ABD ‘de başlayıp tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik kriz nedeni ile döviz üzerinden alınan kredilerde artışlar yaşandığını, aynı kredinin TL olarak kullanılması durumunda aylık ödemelerin 1.094 TL olacağını, döviz kurlarında yaşanan bu değişimin olağanüstü nitelikte olmadığını bildirmişlerdir.
Bilirkişi kurulu raporları dosya kapsamına uygun bulunmuştur, rapor denetime elverişlidir, bu nedenle taraf itirazları reddedilmiştir.
Dosya içerisinde toplanan tüm deliller, sözleşme örnekleri, tapu kaydı, ödeme dekontları, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre, döviz üzerinden kredi kullanıldığı, ödemeler devam ederken döviz miktarında dalgalanma yaşandığı, yaşanan yükselişten sonra bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere kurda tekrar gerileme meydana geldiği, tarafların dövizle borçlanmalarındaki temel etkenin kendilerini paranın değer kaybetmesi ve enflasyona karşı koruma saiki olduğu, ülkemizde benzer şekilde 1994 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik gelişmeler nedeni ile aynı şekilde döviz kurlarında %100 e varan oranlarda artışlar yaşandığı, bir müddet sonra döviz kurlarında gerileme meydana gelebildiği, aynı şekilde 2008 yılında oluşan ekonomik gelişme ve dövizdeki yükselişte de benzer durumların görüldüğü, ülke ekonomik koşulları ve yerleşik Yüksek Yargıtay uygulamalarına göre, meydana gelen dövizdeki aşırı yükselmeler için sözleşme şartlarının olağanüstü değişmesi, öngörülemezlik unsurunun gerçekleşmediği, sözleşmeye bağlılık ilkesi gözetildiğinde tarafların sözleşme koşullarına göre edim yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiği anlaşıldığından yasal koşulları oluşmayan ve subut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Anlatılan nedenlerle,
HÜKÜM :
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin, kendisi üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davalı taraf kendisini bir vekil marifetiyle temsil ettirdiğinden, A.A.Ü.T. uyarınca sarf ettikleri emek ve mesaiye karşılık olmak üzere 500,00 TL ücreti vekaletin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,
5-4077 sayılı Kanunun 23/II. Maddesi gereğince, davacı harçtan muaf olduğundan, harç alınmasına yer olmadığına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli karar tebliğinden itibaren 15 günlük temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 16/02/2010
Katip 46988 Hakim 34610
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/9726
KARAR NO : 2011/14 Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Ankara 7. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 16/02/2010
NUMARASI : 2009/29-2010/49
DAVACI : Mihriban Özalp vekili avukat Ali Özdemir
DAVALI : Fortis Bank A.Ş vekili avukat burak Okcu
Taraflar arasındaki uyarlama davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan her iki tarafın bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 10.1.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A.Alkan M.A.Esmer N.Şatır R.Ünal M.Duman
davalı: davacı : muaf
73.90 TL T.B.H
17.15 TL O.H.
17.15 TL P.H.
0.00 TL Kalan
Okundu KA
T.C.
ANKARA
7. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2008/498 Esas
KARAR NO : 2009/236
HAKİM : İLHAN KARA 34610
KATİP : ÖZLEM SOLMAZ 96476
DAVACI : YALÇIN ERTEN – Polis Meslek Yüksekokulu Ereğli KONYA
VEKİLİ : Av. SİBEL POLAT – Atatürk Bulvarı Sıhhıye Merkez İş Hanı No:46/18 Sıhhıye/ ANKARA
DAVALI : 1- AŞKIN SİCİM –
VEKİLİ : Av. HULUSİ COŞKUN – Necatibey Cad.No:58/18 Kızılay/ ANKARA
DAVALI : 2- E.S.K İNŞAAT MOBİLYA DEK.SAN.TİC.LTD.TŞİ. – Yıldızevler Mah. Turan Güneş Bulvarı 71.Sok. No :10/25 Çankaya/ ANKARA (T.K. 35 MD.)
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 28/10/2008
KARAR TARİHİ : 09/06/2009
Yapılan yargılama sonucunda;
İDDİA :
Davacı vekili dilekçesinde, müvekkilinin davalı yüklenici ESK İnşaat Ltd.Şti.’nin yüklenici olarak inşaatını üstlendiği ve hissesine düşen Ankara, Etimesgut, Bağlıca Mahallesi, 46932 ada, 1 parsel, B Blok, 8. Kat, güney cephede bir adet daireyi toplam 115.000,00 TL bedel ile satın aldığını, peşinat olarak 30.000,00 TL ödediğini, bakiye 85.000,00 TL için 60 adet senet düzenlendiğini, bu senetlerden de 26 adedinin ödendiğini, kalan 34 adet senedin ödenmediğini, bağımsız bölümün tamamlanıp teslim edilmediğini belirterek, davalıya verilen ve 3. şahıslara ciro edilmiş bulunan 63.400,00 YTL bedelli 34 adet senedin iptaline ve satış sözleşmesinin hükümsüzlüğünün tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 10/04/2009 tarihli ıslah dilekçesi ile 80.748,00 TL’nin davalıdan %9 yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
S A V U N M A :
Davalı ESK İnşaat Ltd. Şti.’ne usulüne uygun tebligat yapılmış olup, dosyaya herhangi bir savunma sunmamıştır.
Davalı Aşkın Sicim vekili savunmalarında, diğer davalı ESK firması aleyhine benzer ihtilaflar nedeniyle çok sayıda dava açıldığını ve müvekkilinin de bir kısım davalara muhatap olduğunu, bunun üzerine müvekkilinin davalı ESK firmasından aldığı toplam 198.700,00 TL’lik 131 adet senedi 10/09/2008 tarihinde ESK firma yetkilisi Eyüp Sultan Kozoğlu’na iade ettiğini belirterek müvekkilini bağlamayan iddialara dayalı olarak açılan davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA GEREKÇE :
Dava, alacağın temliki hükümlerine göre yükleniciden bağımsız bölüm satın alan davacının açtığı sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin tespiti, ödenmeyen senetlerin iptali, ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir.
Davacı ve yüklenici arasında yapılan “Bağlıca Prestij Evleri Satış Sözleşmesi” başlıklı sözleşme örneği, taksitli ödemelere ilişkin senet listesi, davalı ESK İnşaat ve dava dışı SS Seçkin Konut Yapı Kooperatifi arasında Düzenleme Şeklinde akdedilen Ankara 13. Noterliğinin 02/03/2006 tarih 11745 nolu Kat Karşılığı ve Satış Vaadi İnşaat Sözleşmesi, davalı şirket ticaret sicil özeti, bilirkişi raporu ve diğer belgeler dosyaya sunulmuştur.
Bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiler tüketicidir (4077 s.K.m.3/e). Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya kamu tüzel kişileri de satıcı sayılır (4077 s.K.m.3/g). Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlem tüketici işlemi sayılır (4077 s.K.m.3/h).
Mevcut davada taraflar arasındaki hukuki ilişki, konut nitelikli taşınmaz satışından kaynaklanmakta olup, davacı tüketici, davalı yüklenici de satıcı konumundadır. Bu tür uyuşmazlıklarda Tüketici Mahkemeleri görevlidir (4077 s.K. 1-2-3-6/A-23). Yüksek Yargıtay 13 H.D. 23.02.2005 tarih 2004/18160 E.-2005/2809 sayılı kararında bu husus açıkça ifade edilmiştir.
Mevcut davada, davacı taraf davalı müteahhitden alacağın temliki hükümlerine dayalı olarak (B.K. 162-163 m.) satın aldığı konutun aynen ifasının imkansız hale geldiğini, bunun tespiti, henüz ödenmemiş senetlerin iptalini, ödenen bedelin iadesini talep etmiştir. 4077 sayılı Kanun 3/c madde hükmüne göre konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallara ilişkin ihtilaflarda bu yasa kapsamına alınmış olduğundan mahkememiz bu davada görevlidir.
07/01/2006 tarihli Bağlıca Prestij Evleri Özel Satış Sözleşmesinin incelenmesinde; satıcının (davalı) E.S.K. İnşaat Mobilya Dek. San. Tic. Ltd. Şti., alıcının (davacı) Yalçın Erten olduğu, 30.000,00 TL’nin peşin ödendiği, kalan 85.000,00 TL için senet düzenlenerek toplam 115.000,00 TL’ye satışın yapıldığı anlaşılmıştır.
Ankara 13. Noterliğinin 02 Mart 2006 tarih ve 11745 sayılı Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin incelenmesinde, 1.maddede sözleşme konusunun Ankara ili, Etimesgut ilçesi, 46932 ada, 1 parsel, 47010 ada, 1 ve 2 parsel, 47015 ada, 1 parsel, 47009 ada, 1 parsel üzerinde yüklenici tarafından anahtar teslimi olarak bina yapmak üzere anlaştıkları anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşmelerle ilgili yapılan değerlendirmede:
Kural olarak kat karşılığı inşaat sözleşmeleri karşılıklı edimleri içeren tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Sözleşmenin taraflarından arsa sahibi sözleşmeye uygun koşullarda arsasını yükleniciye teslim etmek, yüklenici de kendisine karşı edimini yerine getirdiğinde, edimi karşılığı yükleniciye bırakılan bağımsız bölümlerin tapusunu ona bırakmakla yükümlüdür. Sözleşmenin diğer tarafı olan yüklenici sözleşmede kararlaştırılan koşullarda binayı yapıp, arsa sahibine teslim etmekle yükümlüdür. Bu şekilde bir sözleşme imzalayan yüklenici inşaat sözleşmesinden doğan edimleri yerine getirdiğinde arsa sahibine karşı kişisel hak kazanır ve sözleşme uyarınca kendisine bırakılan bağımsız bölümlerin tapusunun, adına nakledilmesini isteyebileceği gibi Borçlar Kanunu 162 v.d maddeleri uyarınca bu kişisel hakkını arsa sahibinin rıza ve onayını almaya gerek olmaksızın YAZILI OLMAK KOŞULU İLE 3.Kişilere devir ve temlik edebilir.
Yüklenicinin kişisel hakkını temellük eden 3. kişi bu hakkını yüklenicinin halefi olarak şartları oluştuğu takdirde arsa sahibine karşı da ileri sürme olanağına sahiptir (Aynı benzer görüş ve tespitler Yüksek Yargıtay 14.Hukuk Dairesi’nin 12.04.2004, 1174/2985; 07.03.2002 tarih 882/1600; 19.04.2002 tarih 2697/3044; 13 H.D. 10.11.1997 tarih 6627/8983 sayılı kararlarında da ifade edilmiştir). Davacı yapılan yazılı sözleşmeyle dava konusu bağımsız bölümü alacağın temliki hükümlerine göre yükleniciden devralmıştır.
Akdin aynen ifa edilmesi mümkün olmadığı takdirde yükleniciden bağımsız bölüm devralan kişi, bağımsız bölümün rayiç (kaim) değerini talep edebilir. (13 H.D. 18/02/2008, 11537/2127)
Mahkememizde ve diğer Tüketici Mahkemelerinde aynı davalı şirkete yönelik benzer şekilde davalar açılmıştır. Örneğin mahkememizin 2007/463, 2007/505 E. ve 2007/835 E. sayılı dava dosyalarında keşif icra edilmiştir. Usul ekonomisi hükümleri ve taraf beyanları da nazara alınarak mahallinde yeniden keşif icra edilmeden, emsal nitelikteki dosyalarda yapılan tespit ve değerlendirmeler de nazara alınarak aynı bilirkişi kurulu marifetiyle dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bilirkişi kurulu daha önce yapılan emsal nitelikteki keşiflerde alınan notları ve çekilen fotoğrafları dosyaya sunmuşlardır.
Bilirkişi kurulu raporlarında: Arsa sahibi ve yüklenici arasında Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yapıldığını, dava konusu bağımsız bölümün satış protokolü ile davacıya devredildiğini, satış bedelinin 115.000,00 TL olarak kararlaştırıldığını, bu bedelin 51.600,00 TL’sinin ödendiğini, kalan bedel için senet düzenlendiğini, yapılan satış işleminin geçerli olduğunu, emsal dosyalarda yapılan incelemelere göre dava konusu bağımsız bölümün bulunduğu inşaat alanında inşaatın hiç başlamadığını, teslim tarihinin 30/08/2008 olarak kararlaştırıldığını, inşaat seviyesinin % 0 (sıfır) olduğunu, dairenin rayiç değerinin 180.000,00 TL olduğunu, davacının yaptığı ödeme nispetinde 80.748,00 TL’yi yasal faizi ile birlikte talep edebileceğini, yüklenici yönünden temerrüt koşullarının oluştuğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişi raporu dosyada mevcut delil durumuna uygun olup, denetime elverişlidir. Davalı taraf itirazları bu nedenle reddedilmiştir.
Taraflar arasında yapılan Satış Protokolü F1. madde hükmüne göre dava konusu bağımsız bölümün 30/08/2008 tarihinde teslim edileceği kararlaştırılmış olup, ayrıca herhangi bir tazminat olmaksızın bu sürenin 6 ay uzatılabileceği belirtilmiştir. Mahallinde emsal dosyalarda yapılan keşif ve bilirkişi raporuna göre, yüklenicinin inşaata hiç başlamadığı nazara alındığında, yapılacak inşaatın niteliği ve hacmine göre, yüklenicinin inşaat sözleşmesinden kaynaklanan edim yükümlülüğünü yerine getirmediği ve kalan süre içerisinde bunu yerine getirmesinin mümkün bulunmadığı bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir.
B.K. 101 md. hükmüne göre muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. B.K. 106 md. hükmüne göre tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri mütemerrit olduğu takdirde, diğeri borcun ifa edilmesi için münasip bir mehil tayin edilmesini talep edebilir. Ancak B.K. 107 md. hükmünde belirtildiği üzere borçlunun hal ve vaziyetinden mehil verilmesinin fayda sağlamayacağı anlaşılan durumlarda, alacaklı taraf mehil tayin etmeden sözleşmeyi fesh edebilir. Bu halde fesih nedeniyle alacaklı taraf, yaptığı ödemenin istirdadını ve uğradığı zararların tazminini isteyebilir. (B.K. 108) Mevcut davada olduğu üzere yüklenicinin inşaatı bitirmesinin fiilen ve teknik olarak mümkün olmadığı anlaşılmış olup, davacı taraf, sözleşmeyi fesh etmekte haklıdır. Bu nedenle uğradığı zararların tazminini talep edebilir.
Sözleşmeye dayalı olarak tanzim edilen kambiyo senetlerinin (bono) hukuki durumu:
Bu davada önemle üzerinde durulması gereken bir diğer husus, yapılan taksitli konut satım sözleşmesi uyarınca kalan taksitler için tanzim edilen ve henüz ödenmeyen kambiyo senetleri ile ilgili hukuki durumun açıklığa kavuşturulması konusudur.
Davacı taraf, yaptığı peşin ödeme dışında, kalan borç miktarını taksitle ödemeyi kabul etmiş olup, her bir taksit için sözleşme ekinde belirtildiği şekilde ayrı ayrı emre muharrer senet (bono) tanzim edilmiştir. Yapılan ödeme ve henüz ödenmeyen senet sayısı ve miktarı konusunda ihtilaf yoktur. Sorun, bu senetlerin geçerli olup olmadığı ve iyi niyetli 3.şahsın bu senetlere dayanarak hak iktisap edip edemeyeceği konusundadır.
Taksitle satış, satım bedelinin en az iki taksitte ödendiği ve malın veya hizmetin sözleşmenin düzenlendiği anda teslim veya ifa edildiği satım türüdür. Sözleşmenin yazılı bir şekilde yapılması zorunludur. Sözleşmede bulunması gereken unsurlar, 4077 s.K. 6/A maddesinde ayrıntılı şekilde gösterilmiştir (Tarafların isim ve adresleri, peşin satış fiyatı, taksitli satış fiyatı, faiz miktarı, oran, peşin tutar, ödeme planı, temerrüdün hukuki sonuçları vb.) Yasada taksitle konut satışı yapılamayacağına yönelik herhangi bir hüküm mevcut değildir. Bu nedenle yapılan sözleşme B.K. 162 vd. hükümleri de nazara alındığında geçerlidir. Yasanın açık hükmü nazara alındığında, sözleşmeden ayrı olarak kıymetli evrak niteliğinde senet düzenlenecekse, bu senetlerin her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde ve sadece NAMA YAZILI OLARAK düzenlenmesi zorunludur. Aksi halde kambiyo senedi geçersizdir. (4077 s.K. 6/A-IV)
Sözleşmeye dayalı olarak yapılacak taksit ödemeleri için tanzim edilen senetlerin bono niteliğinde (emre muharrer senet) olduğu ve bu senetlerin T.T.K. 688.maddede sayılan unsurları taşıdığı konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Sorun, Tüketici Kanunu 6.madde açık hükmüne rağmen nama yazılı şekilde tanzim edilmesi gereken senetlerin, emre muharrer şekilde tanzim edilmesi nedeniyle geçerli olup olmadığı, yasa gereği kamu itimadını mazhar olan kambiyo senedine güvenerek hak iktisap eden iyi niyetli 3. şahısların bu iktisaplarının korunup korunamayacağı bu dava ve benzer davalarda son derece önem arz etmektedir.
Kıymetli evrak hukukunda T.T.K. 571, 599 ve 737 madde hükümlerine göre borçların nispiliği prensibine rağmen kendisi yönünden ilgisiz bir husus hamile karşı ileri sürülebilmektedir. Def’i hakları, borçluya borçlu olduğu edayı yerine getirmekten imtina yetkisi bahşeder. Bazı vakıalar davacının hakkının doğumuna mani olur (Ahlaka veya kanuna aykırılık, ehliyetsizlik vb.) Doktrinde etkilerine göre def’iler, herkese karşı ileri sürülebilen mutlak def’iler ve belli bir senet alacaklısına karşı ileri sürülebilen nisbi def’iler şeklinde tasnife tabi tutulabilmektedir. Def’iler senet metninden anlaşılabileceği gibi, metinden bu husus anlaşılmayabilir de. Senet metninden anlaşılan def’iler, örneğin şekil eksikliği, zamanaşımı, vadenin henüz gelmemiş olması gibi nedenler olabilir. Senetteki tarihin hükümsüzlüğüne ilişkin olan def’iler, bazı hallerde mutlak, bazı hallerde nisbi etki yaratır. Doğal olarak def’ilerin etki ve sonuçları da önemli farklılık doğuracaktır. Hangi def’ilerin mutlak def’i, hangilerinin nisbi def’i sayılacağı hususu FERDİN HİMAYESİ İLKESİ ile EMRE YAZILI SENETLERE İLİŞKİN MUAMELATTAKİ EMNİYETİN KORUNMASI İLKESİNDEN hangisine öncelik tanınacağına bağlıdır. Şekle öncelik verilmesi halinde, şekil unsurları Yasada öngörülen biçimde tamam olan bir senede yönelik borçlu karşı tarafın kötü niyetini ispat etmediği sürece, ödemeyi yapmakla yükümlüdür. Ehliyetsizlik, temsil yetkisinin bulunmaması, imzanın taklit edilmiş olması, muazaalı işlem ve ahlaka aykırı bir amacın gerçekleştirilmesi için verilen senetteki taahhüt geçerli olmaz. Bu halde karşı tarafın iyi niyetli olması senede geçerlilik bahşetmez. (Bu konudaki geniş açıklama ve emre yazılı senetlerdeki def’iler için bkz. Prof. Dr. Fırat ÖZTAN, Kıymetli Evrak Hukuku, BS.2, Ankara-1997, s. 213 vd.)
Nama yazılı kıymetli evrak, emre yazılı senette olduğu gibi alacaklının (lehdarın) adını içeren, bununla birlikte onun emrine kaydını içermeyen senettir. Bono kanunen emre yazılı senettir. Bono nama yazılı olarak da düzenlenebilir. Bunun için senet metnine “ciro edilemez”, “nama yazılıdır” “emre değildir” vb. bir kayıt konulması (menfi emre kaydı) gerekir. Nama yazılı senetler alacağın temliki kurallarına göre devredilir. (T.T.K. 559/II, B.K. 169) Bunun en önemli sonucu devir yönünden alacağın temliki hükümlerine yani Borçlar Hukukunun genel hükümlerine tabi olmasıdır. Bu devir yönteminde alt ilişkiden kaynaklanan itirazlar yönünden devralan yani alacaklı karşısında borçluyu korumaktadır. Bu durum nama yazılı senetlerin devir kabiliyetini önemli ölçüde azaltır. Bu tür senetler kamu itimadına mazhar değildir (Doç. Dr. Ahmet BATTAL, Kıymetli Evrak Hukuku Kolay Hukuk Serisi : 11, s.37 vd. Ankara-2005).
Somut olaya göre konu değerlendirildiğinde; senet alacaklısı veya senedi devralan iyi niyetli 3. şahıslar, senedin tahsili için davacıya başvurduğunda, davacı (senet borçlusu) konutun teslim edilmediğini gerekçe göstererek ödemeden her zaman kaçınabilir. Senedi ciro yoluyla devralan 3. şahısların iyi niyetli olması, bu sonucu değiştirmez. Senedi devralan şahıs asıl borç ilişkisine bağımlı bir alacak devralmış olur. Nama yazılı senetlerde kişisel def’iler herkese karşı (iyi niyetli 3. şahıslar dahil) ileri sürülebilir. Taksitli satışlarda kıymetli evrakın nama yazılı düzenlenmesi zorunludur. Aksi halde yasanın açık hükmü gereği bu senetler geçersiz olur (4077 s.K. m. 6/A-III. C son). Bu geçersizlik herkese karşı ileri sürülebilir. Bu durum senet metninden anlaşılamayan bir def’i olmakla beraber, yasa gereği mutlak def’iler gibi herkese karşı ileri sürülebilir (Bu konuda geniş açıklama için bkz. Prof. Dr. Aydın ZEVKLİLER – Murat AYDOĞDU, Tüketicinin Korunması Hukuku, 3 Bs., s.178 vd., Ankara-2004). Tüketici sözleşmesi niteliğindeki hukuki işlemlerden taksitle ödeme kararlaştırılmışsa, tanzim edilecek kambiyo senedinin nama yazılı olması zorunludur. Aksi halde senet geçersizdir. Bu senede dayanarak iyi niyetli 3. Şahıslar hak iktisap edemez.
Mahkememizin 2007/837 Esas sayılı dosyasında benzer davada, iyi niyetli 3.şahıs elinde bulunan senetlerin iptaline karar verilmiş olup, verilen karar, yüksek Yargıtay 13.H.D. 07/05/2009, 2008/15335 Esas, 2009/6252 sayılı kararı ile ONANMIŞTIR.
Davalı Aşkın Sicim dava konusu senetleri iade ettiğini, bu nedenle kendisine husumet yöneltilmeyeceğini bildirmiştir. Bankadan gelen yazı cevabı ve davalı beyanına göre dava konusu senetlerin 10/09/2008 tarihinde davalı ESK yetkilisi Eyüp Sultan Kozoğlu’na iade edildiği anlaşılmıştır. Dava konusu senetler bu şekilde iade edildiğinden davalı Aşkın Sicim yönünden açılan dava konusuz kalmıştır.
Dosya içerisinde toplanan tüm deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre; yüklenici ve dava dışı arsa sahibi arasında Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yapıldığı, dava konusu bağımsız bölümün yükleniciye özgülendiği, satış yolu ile davacıya bu hakkın devredildiği, yüklenicinin inşaata hiç başlamadığı, davacı yönünden B.K. 101, 106, 107. maddede öngörülen haklı nedenle fesih koşullarının oluştuğu, ödenmeyen taksitler için düzenlenen kambiyo senetlerinin geçersiz olduğu, yetkili hamilin iyi niyetli olmasının bu sonucu değiştirmeyeceği anlaşıldığından, davalı Aşkın Sicim yönünden açılan dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı ESK İnşaat…Ltd. Şti. yönünden açılan davada; davanın kısmen kabulüne, taraflar arasında tanzim edilen satış sözleşmesinin haklı nedenle fesh edildiğinin tespitine, bağımsız bölümün rayiç değeri 80.748,00 TL’nin ıslah dilekçe tarihi 10/04/2009 tarihinden itibaren değişen oranlardaki yasal faizi ile birlikte davalı ESK İnşaat’dan tahsiline, alacaklısı ESK İnş. Ltd. Şti., borçlusu davacı olan toplam 34 adet senedin ayrı ayrı iptaline, bu senetlerden dolayı davacı tarafın borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, ihtiyati tedbir kararının hüküm kesinleşinceye kadar devamına karar vermek gerekmiştir.
Anlatılan nedenlerle,
HÜKÜM :
I-DAVALI AŞKIN SİCİM YÖNÜNDEN AÇILAN DAVA KONUSUZ KALDIĞINDAN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
II-DAVALI ESK İNŞ. MOB. DEK. SAN. TİC. LTD. ŞTİ. YÖNÜNDEN AÇILAN DAVADA;
1-DAVANIN KISMEN KABULÜNE.
2-Taraflar arasında yapılan satış protokolünün davacı tarafça haklı nedenle fesh edildiğinin TESPİTİNE, dava konusu bağımsız bölümün rayiç değeri 80.748,00 TL’nin ıslah dilekçe tarihi 10/04/2009 tarihinden itibaren değişen oranlardaki yasal faizi ile birlikte davalı ESK İnşaat…Ltd.Şti.’den TAHSİLİNE, davacı tarafa ÖDENMESİNE,
3-Alacaklısı ESK İnş. Mobilya Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti., borçlusu davacı Yalçın Erten olan;
3.1. 20/04/2008 vade tarihli 900,00 TL bedelli 1 adet,
3.2. 20/05/2008 vade tarihli 3.000,00 TL bedelli 1 adet,
3.3. 20/06/2008 ila 20/01/2009 tarihleri arasında birer ay arayla vadelendirilen her biri 900,00 TL bedelli 8 adet,
3.4. 20/02/2009 vade tarihli 17.800,00 TL bedelli 1 adet,
3.5. 20/03/2009 ila 20/01/2011 tarihleri arasında birer ay arayla vadelendirilen her biri 1.500,00 TL bedelli 23 adet olmak üzere toplam 34 adet senedin AYRI AYRI İPTALİNE, Bu senetlerden dolayı davacı tarafın BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
4-İhtiyati tedbir kararının hüküm kesinleşinceye kadar DEVAMINA,
5-Davacı taraf kendisini bir vekil marifetiyle temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. 3, 12 md.uyarınca hesaplanan 14.200,00 TL ücreti vekaletin davalı ESK İnş. Mobilya Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapıldığı anlaşılan 13,50 TL dava açma, 17,50 TL P.P., 400,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 431,00 TL yargılama giderinin davalı ESK İnş. Mobilya Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 15,60 TL başvurma, 9.720,00 TL nispi karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 9.735,60 TL harcın davalı ESK İnş. Mobilya Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti.’den tahsili ile hazineye irat kaydedilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı Aşkın Sicim vekilinin yüzüne karşı, diğer davalı tarafın yokluğunda gerekçeli karar tebliğinden itibaren 15 günlük temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 09/06/2009
Katip 96476 Hakim 34610
—————————————————————————————————————–
T.C.
ANKARA
7. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2007/696 Esas
KARAR NO : 2009/173
HAKİM : İLHAN KARA 34610
KATİP : ÖZLEM SOLMAZ 96476
DAVACI : OSMAN ZORLU –
VEKİLİ : Av. HALUK NEZİHİ SANCAR – Konur Sok. 12/18 Kızılay / ANKARA
DAVALI : 1- SS SU DAMLASI KONUT YAPI KOOP –
VEKİLİ : Av. YAŞAR TOLGA BOZKURT – Dikmen 38.Cad. No:44/1 / ANKARA
DAVALI : 2- ESK İNŞAAT MOBİLYA DEKORASYON SAN VE TİC LTD ŞTİ – Turan Güneş Bulvarı 71.Sk No. 10/25 Çankaya/ ANKARA (T.K. 35 MD.)
DAVA : Tüketicinin Açtığı Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 24/09/2007
KARAR TARİHİ : 14/04/2009
Yapılan yargılama sonucunda;
İDDİA :
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin davalı yüklenici ESK İnşaat Ltd.Şti.’nin yüklenici olarak inşaatını üstlendiği ve hissesine düşen Eryaman 46512 ada, 1 parselde kayıtlı arsa üzerine inşa edilen 383 adet bağımsız bölümlerden 4H 8 Blok, 6. kat, (26) nolu daireyi 20.000,00 TL peşin, bakiye 58.000,00 TL için de 50 adet taksit senetleri almak suretiyle toplam 78.000,00 TL’ye satın aldığını, düzenlenen senetlerden 31 tanesinin ödendiğini, 19 tanesinin ödenmediğini, bağımsız bölümün tamamlanıp teslim edilmediğini belirterek, bağımsız bölümün 3. kişilere satışının önlenmesi ve ödenmeyen senetlerin ödenmesinin, ciro, devir ve temlikinin ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasına, ESK ile SS Su Damlası KYK arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan alacak hakkı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, müvekkilinin davalı kooperatife hükmen ortak kayıt edilmesine, davalı ESK’ya süre verilerek yüklendiği işi bu sürede ikmal etmemesi halinde işin 3.kişilere ikmal ettirilip zarar ve masraflarının kendisinden tahsil edileceğinin hükmen ihtar edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı taraf, 25/07/2008 tarihli ıslah dilekçesi ile davalı kooperatife B.K. 358/II madde uyarınca inşaatın ikmali için hükmen ihtar yapılmasına ve müvekkilinin kooperatifte hak sahibi olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A :
Davalı ESK İnşaat San. Tic. Ltd. Şti.’ne usulüne uygun tebligat yapılmış olup, dosyaya herhangi bir savunma sunmamıştır.
Diğer davalı S.S. Su Damlası Konut Yapı Koop vekili savunmasında; davacı ile aralarında akdi ilişki bulunmadığını, yüklenici ESK İnşaatın sözleşmeden doğan edim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu nedenle açılan davanın haksız olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA GEREKÇE :
Dava, alacağın temliki hükümlerine göre müteahhitten bağımsız bölüm satın alan davacının, hükmen ihtar, ödenmeyen senetler üzerine ve kooperatif alacaklarına tedbir, kooperatife üyelik kaydı istemine ilişkindir.
ESK Su Damlası Prestij Konutları Özel Satış Sözleşmesi örneği, tapu kayıtları, senet örnekleri, ödeme planı, davalı şirket ticaret sicil özeti, bilirkişi raporu ve diğer belgeler dosyaya sunulmuştur.
Bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiler tüketicidir (4077 s.K.m.3/e). Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya kamu tüzel kişileri de satıcı sayılır (4077 s.K.m.3/g). Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlem tüketici işlemi sayılır (4077 s.K.m.3/h).
Mevcut davada taraflar arasındaki hukuki ilişki, konut nitelikli taşınmaz satışından kaynaklanmakta olup, davacı tüketici, davalı da satıcı konumunda olup, bu tür uyuşmazlıklarda Tüketici Mahkemeleri görevlidir (4077 s.K.11/A). Yüksek Yargıtay 13 H.D. 23.02.2005 tarih 2004/18160 E.-2005/2809 sayılı kararında bu husus açıkça ifade edilmiştir.
4077 sayılı Kanun 3/c madde hükmüne göre konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallara ilişkin ihtilaflarda bu yasa kapsamına alınmış olduğundan mahkememiz bu davada görevlidir.
ESK Su Damlası Prestij Konutları Özel Satış Sözleşmesinin incelenmesinde; satıcının (davalı) E.S.K. İnşaat Mobilya Dek. San. Tic. Ltd. Şti., alıcının (davacı) Osman Zorlu olduğu, 20.000,00 TL’nin peşin ödendiği, kalan 58.000,00 TL için senet düzenlenerek toplam 78.000,00 TL’ye 03/02/2005 tarihinde satışın yapıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizde ve diğer Tüketici Mahkemelerinde aynı davalı şirkete yönelik benzer şekilde davalar açılmıştır. Örneğin mahkememizin 2007/463, 2007/505 E. ve 2007/835 E. sayılı dava dosyalarında keşif icra edilmiştir. Usul ekonomisi hükümleri ve taraf beyanları da nazara alınarak bu dosya yönünden aynı bilirkişi kurulundan (mahallinde keşif yapılmadan) dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bilirkişi kurulu daha önce yapılan emsal nitelikteki keşiflerde alınan notları ve çekilen fotoğrafları dosyaya sunmuşlardır.
Usul ekonomisi hükümleri nazara alınarak dosya üzerinde bilirkişi kurulu marifetiyle inceleme yaptırılmış olup, bilirkişi kurulu rapor ve ek raporlarında; davalı ESK İnşaat ve Kooperatif arasında Kat Karşılığı İnşaat sözleşmesi imzalandığını, dava konusu bağımsız bölümün yükleniciye özgülendiğini, yüklenicinin satış sözleşmesi ile bu yeri davacıya sattığını, mahallinde emsal dosyalar üzerinde yapılan keşiflerden tespit edildiği üzere, dava konusu binadaki inşaatın fore kazıklarının çakıldığı ve mevcut haliyle durduğunu, %3 seviyesinde olduğunu, sözleşmeye göre inşaatın tamamlanmadığını, davacının satış bedelinin 61.800,00 TL’sini ödediğini, ödeme oranının %79,23 olduğunu, 03/02/2005 tarihli satış sözleşmesine göre dava konusu taşınmazın en geç 20/03/2009 tarihinde tapu devrinin yapılması gerektiğini, yüklenicinin işi terk ettiğini, inşaatı tamamlamak üzere süre verilmesinin fayda sağlamayacağını bildirmişlerdir.
Bilirkişi raporu dosyada mevcut delil durumuna uygun olup, denetime elverişlidir. Taraf itirazları bu nedenle reddedilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmelerle ilgili yapılan değerlendirmede:
Kural olarak kat karşılığı inşaat sözleşmeleri karşılıklı edimleri içeren tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Sözleşmenin taraflarından arsa sahibi sözleşmeye uygun koşullarda arsasını yükleniciye teslim etmek, yüklenici de kendisine karşı edimini yerine getirdiğinde, edimi karşılığı yükleniciye bırakılan bağımsız bölümlerin tapusunu ona bırakmakla yükümlüdür. Sözleşmenin diğer tarafı olan yüklenici sözleşmede kararlaştırılan koşullarda binayı yapıp, arsa sahibine teslim etmekle yükümlüdür. Bu şekilde bir sözleşme imzalayan yüklenici inşaat sözleşmesinden doğan edimleri yerine getirdiğinde arsa sahibine karşı kişisel hak kazanır ve sözleşme uyarınca kendisine bırakılan bağımsız bölümlerin tapusunun, adına nakledilmesini isteyebileceği gibi Borçlar Kanunu 162 v.d maddeleri uyarınca bu kişisel hakkını arsa sahibinin rıza ve onayını almaya gerek olmaksızın YAZILI OLMAK KOŞULU İLE 3.Kişilere devir ve temlik edebilir.
Yüklenicinin kişisel hakkını temellük eden 3. kişi bu hakkını yüklenicinin halefi olarak şartları oluştuğu takdirde arsa sahibine karşı da ileri sürme olanağına sahiptir (Aynı benzer görüş ve tespitler Yüksek Yargıtay 14.Hukuk Dairesi’nin 12.04.2004, 1174/2985; 07.03.2002 tarih 882/1600; 19.04.2002 tarih 2697/3044; 13 H.D. 10.11.1997 tarih 6627/8983 sayılı kararlarında da ifade edilmiştir).
Akdin aynen ifa edilmesi mümkün olmadığı takdirde, yükleniciden bağımsız bölüm devralan kişi, bağımsız bölümün rayiç (kaim) değerini talep edebilir. (13 H.D. 18/02/2008, 11537/2127)
Davacı taraf yükleniciden bağımsız bölüm satın almış olup, kararlaştırılan teslim tarihinde bağımsız bölüm teslim edilmediği gibi, inşaat seviyesinin % 3 olduğu bilirkişi raporu ve emsal dosyalarda yapılan keşifte anlaşılmıştır. Satıcı yönünden borçlu temerrüt koşulları oluşmuştur. (B.K. 101) Taraflar arasındaki sözleşme, tam iki tarafa borç yükleyen ve karşılıklı edimleri içeren sözleşme niteliğindedir. Davacı dava konusu bağımsız bölümün rayiç değerini talep edebilir. (B.K. 108) Ancak bu davada davacı taraf, bunu talep etmemiştir. İradesini, sözleşmenin devamından yana kullanmıştır. Davacı taraf, esasen tedbir mahiyetindeki talepler dışında inşaat tamamlanması için hükmen ihtar yapılmasını ve kooperatife üye kaydedilmesini istemiştir. İnşaatın seviyesi (%3) ve müteahhidin işi terk etmiş olması nazara alındığında, B.K. 107, 358/II , 359 madde hükümleri nazara alınarak hükmen ihtar yapılmasında fayda bulunmadığı açıkça anlaşılmıştır. Bu nedenle davacının buna yönelik taleplerinin reddi gerekmiştir.
Ödenmeyen taksitlerle ilgili olarak kambiyo senedi tanzim edilmiştir. Senetler, emre muharret (bono) olarak tanzim edilmiş olup, davalı tarafa verilmiştir. Taksitli satışlarda esasen kambiyo senedi tanzim edilmesi halinde bunların nama yazılı olarak tanzim edilmesi zorunludur. Davacı taraf, senetlerle ilgili esasa yönelik talepte bulunmamış, sadece ödenmeyen senetlerin ödenmesinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasını talep etmiştir. Taleple bağlı kalınarak senetler yönünden ayrıca değerlendirme yapılmamıştır. Sadece hükümde karar kesinleşinceye kadar bu konudaki ihtiyati tedbir kararının devamına hükmetmek gerekmiştir.
Davacı taraf, ıslah dilekçesinde kooperatife hükmen üye kaydedilmesini talep etmiştir. Davalı ESK İnşaat, diğer davalı kooperatifle Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi imzalamış olup, dava konusu bağımsız bölüm yükleniciye özgülenmiştir. Yüklenici de bu yeri satış protokolü ile davacıya satmıştır. Davacının satın aldığı konut, yüklenicinin kendisine özgülenen diğer dairelerle birlikte imalatını yüklendiği 383 konuttan bir tanesidir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu 8.madde hükmüne göre, kooperatif ortaklığına girmek isteyen gerçek kişilerin medeni hakları kullanma yeterliliğine sahip olmaları gerekir. Ortak olmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler ana sözleşmede öngörülen bütün yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır. Müracaat halinde yönetim kurulu ortak olmak için ana sözleşmede gösterilen şartların olup olmadığını tespit etmek zorundadır. Kooperatif tip ana sözleşmesi 11.madde hükmüne göre, üye olmak isteyenler yazılı olarak kooperatif yönetimine başvuru yaparlar. Ortaklığa kabul yönetim kurulu kararıyla olur. Kooperatife yedek üye ve benzeri şekilde ortak kaydı yapılamaz ve bu amaçla para tahsil edilemez.
Yasal düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere kooperatif ortaklığına kabul, belirli yasal prosedüre tabi tutulmuştur. 1163 sayılı Kanun 23.madde hükmüne göre ortaklar, Kanunun kabul ettiği esaslar dahilinde hak ve vecibelerde eşittir.
Davalılar arasında yapılan Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin 3/d maddesinde öngörülen bir ortaklık çeşidi düzenlenmemiştir. Ancak Yüksek Yargıtay 11.H.D. Yerleşik uygulamalarına göre, Genel Kuruldan karar almak kaydıyla peşin ödemeli, şartlı olarak ortak alınabilir. Somut olaya göre değerlendirme yapıldığında, davacının kooperatife üye olarak kaydedilebilmesi için davalı yüklenicinin kooperatife karşı edim yükümlülüğünü tam ve eksiksiz olarak yerine getirmesi zorunludur. Bu konuda ihtilaf olması veya tereddüt bulunması halinde, davalı kooperatif ortaklığa kabule zorlanamaz. Ancak, sözleşmede öngörülen tüm şartların yerine gelmiş olması, yüklenicinin edim yükümlülüğünü yerine getirmesi halinde, yönetim kurulu veya genel kurulca karar verilmesi halinde, ortak kaydı alınabilir ya da şartlar bulunmasına rağmen bunun kabul edilmemesi halinde mahkemece hükmen karar verilebilir. Mevcut davada davacının kooperatife üye kaydı için gerekli yasal ve zorunlu koşullar oluşmamıştır.
Dosya içerisinde toplanan tüm deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre; davacının yükleniciden dava konusu bağımsız bölümü satın aldığı, yüklenicinin inşaatı %3 seviyesinde terk ettiği, inşaatın tamamlanması için mehil verilmesinin fayda sağlamayacağı, delil durumuna göre davacının ancak sözleşmeyi haklı nedenle fesh edip, yaptığı ödemeyi bağımsız bölümün rayiç değerine göre ödemeyle orantılı olarak talep edebileceği, davacının bunları talep etmediği, tedbir niteliğindeki taleplerle birlikte yükleniciye öner verilmesi ve kooperatife üye kaydedilmesine ilişkin talepte bulunduğu, bu taleplerin yasal koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından, taleple bağlı kalınarak taleplerin niteliğine göre açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı tarafın taleplerinin niteliğine göre davalı taraf vekili yararına maktu ücreti vekalet hükmedilmiştir.
Anlatılan nedenlerle,
HÜKÜM :
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Ödenmemiş senetlerle ilgili olarak mahkememizce verilen 26/09/2007 tarihli ihtiyati tedbir kararının HÜKÜM KESİNLEŞİNCEYE KADAR DEVAMINA,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı S.S. Su Damlası Konut Yapı Kooperatifi kendisini bir vekil marifetiyle temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. 3, 12 md. uyarınca takdiren 250,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
5-4077 sayılı Kanun 23/II md.uyarınca davacı tüketici harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli karar tebliğinden itibaren 15 günlük temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 14/04/2009
Katip 96476 Hakim 34610
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/9172
KARAR NO : 2010/1733 Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Ankara 7. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 14/04/2009
NUMARASI : 2007/696-2009/173
DAVACI : Osman Zorlu vekili avukat Haluk Nezihi Sancar
DAVALI : 1-SS Su Damlası Konut Yapı Koop. Vekili avukat Yaar Tolga Bozkurt 2-ESK İnş. Mobilya Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti.
Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 16.2.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A.Alkan F.E.Kabasakal H.Kara N.Şatır R.Ünal
Okundu AY.
—————————————————————————————————————–
T.C.
ANKARA
7. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2007/837 Esas
KARAR NO : 2008/406
HAKİM : İLHAN KARA 34610
KATİP : ÖZLEM IŞIK 96476
DAVACI : HAKAN KESKİN –
VEKİLİ : Av. MUSA TOPRAK – Meşrutiyet Cad. Hatay Sok. No: 6/16 Kızılay ANK
DAVALI : 1- SERDAR ÇAKMAKKAYA –
VEKİLİ : Av. PINAR AZGIN – Gimat 6 Blok 174/1 Macun Köy ANKARA
DAVALI : 2- E.S.K.İNŞAAT MOBİLYA DEKORASYON SANAYİ VE TİCARET LTD.ŞTİ – Turan Güneş Bulvarı 71. Sk No. 10/25 Çankaya/ ANKARA (T.K. 35 MD.)
DAVA : Sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin tespiti-Menfi tespit
DAVA TARİHİ : 17/12/2007
KARAR TARİHİ : 08/07/2008
Yapılan yargılama sonucunda;
İDDİA:
Davacı vekili dilekçesinde, davalı yüklenici ESK İnşaat Ltd.Şti. ile dava dışı arsa sahibi arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmede yükleniciye özgülenen dava konusu Ankara ili, Etimesgut İlçesi, Bağlıca Mah., 46932 ada, 1 parsel, B Blok, 4. Kat, (18) numaralı bağımsız bölümü, 77.500,00 YTL peşin, bakiye için de 60 adet senet olmak üzere toplam 140.000,00 YTL’ye yükleniciden satın aldığını, düzenlenen senetlerden 47 adedinin ödenmediğini, bağımsız bölümün tamamlanıp teslim edilmediğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik sözleşmenin haklı nedenle fesh edildiğinin tespiti ve imzalanan henüz ödenmemiş 62.500,00 YTL tutarındaki senetlerin ayrı ayrı iptaline ve bu senetlerden dolayı borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A :
Davalı ESK İnşaat Ltd. Şti.’ne usulüne uygun tebligat yapılmış olup, dosyaya herhangi bir savunma sunmamıştır.
Davalı Serdar Çakmakkaya vekili savunmasında; dava konusu olayda 4077 s.K. 6/A maddesinin uygulanma imkanının bulunmadığını, müvekkilinin dava konusu senetleri ciro yoluyla devraldığını, yetkili hamil olduğunu, kötü niyetli olduğuna ilişkin dosyaya delil sunulmadığını, müvekkiline yönelik açılan davanın haksız olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA GEREKÇE :
Dava, alacağın temliki hükümlerine göre yükleniciden bağımsız bölüm satın alan davacının açtığı sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin tespiti, ödenmeyen senetlerin iptali istemine ilişkindir.
Davacı ve yüklenici arasında yapılan “Bağlıca Prestij Evleri Satış Sözleşmesi” başlıklı sözleşme örneği, taksitli ödemelere ilişkin senet listesi, davalı ESK İnşaat ve dava dışı SS Seçkin Konut Yapı Kooperatifi arasında Düzenleme Şeklinde akdedilen Ankara 13. Noterliğinin 02/03/2006 tarih 11745 nolu Kat Karşılığı ve Satış Vaadi İnşaat Sözleşmesi, banka dekontları, davalı şirket ticaret sicil özeti, bilirkişi raporu ve diğer belgeler dosyaya sunulmuştur.
Bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiler tüketicidir (4077 s.K.m.3/e). Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya kamu tüzel kişileri de satıcı sayılır (4077 s.K.m.3/g). Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlem tüketici işlemi sayılır (4077 s.K.m.3/h).
Mevcut davada taraflar arasındaki hukuki ilişki, konut nitelikli taşınmaz satışından kaynaklanmakta olup, davacı tüketici, davalı yüklenici de satıcı konumundadır. Bu tür uyuşmazlıklarda Tüketici Mahkemeleri görevlidir (4077 s.K. 1-2-3-6/A-23). Yüksek Yargıtay 13 H.D. 23.02.2005 tarih 2004/18160 E.-2005/2809 sayılı kararında bu husus açıkça ifade edilmiştir.
Mevcut davada, davacı taraf davalı müteahhitlerden alacağın temliki hükümlerine dayalı olarak (B.K. 162-163 m.) satın aldığı konutun aynen ifasının imkansız hale geldiğini, bunun tespiti ve henüz ödenmemiş senetlerin iptalini talep etmiştir. 4077 sayılı Kanun 3/c madde hükmüne göre konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallara ilişkin ihtilaflarda bu yasa kapsamına alınmış olduğundan mahkememiz bu davada görevlidir.
08/10/2006 tarihli Bağlıca Prestij Evleri Özel Satış Sözleşmesinin incelenmesinde; satıcının (davalı) E.S.K. İnşaat Mobilya Dek. San. Tic. Ltd. Şti., alıcının (davacı) HAKAN KESKİN olduğu, 77.500,00 YTL’nin peşin ödendiği, kalan 62.500,00 YTL için senet düzenlenerek toplam 140.000,00 YTL’ye satışın yapıldığı anlaşılmıştır.
Ankara 13. Noterliğinin 02 Mart 2006 tarih ve 11745 sayılı Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin incelenmesinde, 1.maddede sözleşme konusunun Ankara ili, Etimesgut ilçesi, 46932 ada, 1 parsel, 47010 ada, 1 ve 2 parsel, 47015 ada, 1 parsel, 47009 ada, 1 parsel üzerinde yüklenici tarafından anahtar teslimi olarak bina yapmak üzere anlaştıkları, dava konusu (18) nolu bağımsız bölümün yükleniciye özgülendiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşmelerle ilgili yapılan değerlendirmede:
Kural olarak kat karşılığı inşaat sözleşmeleri karşılıklı edimleri içeren tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Sözleşmenin taraflarından arsa sahibi sözleşmeye uygun koşullarda arsasını yükleniciye teslim etmek, yüklenici de kendisine karşı edimini yerine getirdiğinde, edimi karşılığı yükleniciye bırakılan bağımsız bölümlerin tapusunu ona bırakmakla yükümlüdür. Sözleşmenin diğer tarafı olan yüklenici sözleşmede kararlaştırılan koşullarda binayı yapıp, arsa sahibine teslim etmekle yükümlüdür. Bu şekilde bir sözleşme imzalayan yüklenici inşaat sözleşmesinden doğan edimleri yerine getirdiğinde arsa sahibine karşı kişisel hak kazanır ve sözleşme uyarınca kendisine bırakılan bağımsız bölümlerin tapusunun, adına nakledilmesini isteyebileceği gibi Borçlar Kanunu 162 v.d maddeleri uyarınca bu kişisel hakkını arsa sahibinin rıza ve onayını almaya gerek olmaksızın YAZILI OLMAK KOŞULU İLE 3.Kişilere devir ve temlik edebilir.
Yüklenicinin kişisel hakkını temellük eden 3. kişi bu hakkını yüklenicinin halefi olarak şartları oluştuğu takdirde arsa sahibine karşı da ileri sürme olanağına sahiptir (Aynı benzer görüş ve tespitler Yüksek Yargıtay 14.Hukuk Dairesi’nin 12.04.2004, 1174/2985; 07.03.2002 tarih 882/1600; 19.04.2002 tarih 2697/3044; 13 H.D. 10.11.1997 tarih 6627/8983 sayılı kararlarında da ifade edilmiştir). Davacı yapılan yazılı sözleşmeyle dava konusu bağımsız bölümü alacağın temliki hükümlerine göre yükleniciden devralmıştır.
Akdin aynen ifa edilmesi mümkün olmadığı takdirde yükleniciden bağımsız bölüm devralan kişi, bağımsız bölümün rayiç (kaim) değerini talep edebilir. (13 H.D. 18/02/2008, 11537/2127)
Mahkememizde ve diğer Tüketici Mahkemelerinde aynı davalı şirkete yönelik benzer şekilde davalar açılmıştır. Örneğin mahkememizin 2007/463, 2007/505 E. ve 2007/835 E. sayılı dava dosyalarında keşif icra edilmiştir. Usul ekonomisi hükümleri ve taraf beyanları da nazara alınarak mahallinde yeniden keşif icra edilmeden, emsal nitelikteki dosyalarda yapılan tespit ve değerlendirmeler de nazara alınarak aynı bilirkişi kurulu marifetiyle dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bilirkişi kurulu daha önce yapılan emsal nitelikteki keşiflerde alınan notları ve çekilen fotoğrafları dosyaya sunmuşlardır.
Bilirkişi kurulu raporlarında: Dava dışı arsa sahibi ve yüklenici arasında Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yapıldığını, dava konusu (18) nolu bağımsız bölümün yükleniciye özgülendiğini, bu yerin satış protokolü ile davacıya devredildiğini, satış bedelinin 140.000,00 YTL olarak kararlaştırıldığını, bu bedelin 77.500,00 YTL’sinin ödendiğini, kalan 62.500,00 YTL için senet düzenlendiğini, yapılan satış işleminin geçerli olduğunu, teslim tarihinin 30/06/2009 tarihi olarak kararlaştırıldığını, emsal dosyalarda yapılan incelemelere göre dava konusu bağımsız bölümün bulunduğu inşaat alanında inşaatın hiç başlamadığını, inşaat seviyesinin % 0 (sıfır) olduğunu, davacının sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceğini, bu iş için verilen senetlerin iptali gerektiğini bildirmişlerdir.
Bilirkişi raporu dosyada mevcut delil durumuna uygun olup, denetime elverişlidir. Davalı taraf itirazları bu nedenle reddedilmiştir.
Taraflar arasında yapılan Satış Protokolü 7. madde hükmüne göre dava konusu bağımsız bölümün 30 Haziran 2009 tarihinde teslim edileceği kararlaştırılmış olup, ayrıca herhangi bir tazminat olmaksızın bu sürenin 4 ay uzatılabileceği belirtilmiştir. Mahallinde emsal dosyalarda yapılan keşif ve bilirkişi raporuna göre, yüklenicinin inşaata hiç başlamadığı nazara alındığında, yapılacak inşaatın niteliği ve hacmine göre, yüklenicinin inşaat sözleşmesinden kaynaklanan edim yükümlülüğünü yerine getirmediği ve kalan süre içerisinde bunu yerine getirmesinin mümkün bulunmadığı bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir.
B.K. 101 md. hükmüne göre muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. B.K. 106 md. hükmüne göre tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri mütemerrit olduğu takdirde, diğeri borcun ifa edilmesi için münasip bir mehil tayin edilmesini talep edebilir. Ancak B.K. 107 md. hükmünde belirtildiği üzere borçlunun hal ve vaziyetinden mehil verilmesinin fayda sağlamayacağı anlaşılan durumlarda, alacaklı taraf mehil tayin etmeden sözleşmeyi fesh edebilir. Bu halde fesih nedeniyle alacaklı taraf, yaptığı ödemenin istirdadını ve uğradığı zararların tazminini isteyebilir. (B.K. 108) Mevcut davada olduğu üzere yüklenicinin inşaatı bitirmesinin fiilen ve teknik olarak mümkün olmadığı anlaşılmış olup, davacı taraf, sözleşmeyi fesh etmekte haklıdır. Bu nedenle uğradığı zararların tazminini talep edebilir.
Sözleşmeye dayalı olarak tanzim edilen kambiyo senetlerinin (bono) hukuki durumu:
Bu davada önemle üzerinde durulması gereken bir diğer husus, yapılan taksitli konut satım sözleşmesi uyarınca kalan taksitler için tanzim edilen ve henüz ödenmeyen kambiyo senetleri ile ilgili hukuki durumun açıklığa kavuşturulması konusudur.
Davacı taraf, yaptığı peşin ödeme dışında, kalan borç miktarını taksitle ödemeyi kabul etmiş olup, her bir taksit için sözleşme ekinde belirtildiği şekilde ayrı ayrı emre muharrer senet (bono) tanzim edilmiştir. Yapılan ödeme ve henüz ödenmeyen senet sayısı ve miktarı konusunda ihtilaf yoktur. Sorun, bu senetlerin geçerli olup olmadığı ve iyi niyetli 3.şahsın bu senetlere dayanarak hak iktisap edip edemeyeceği konusundadır.
Taksitle satış, satım bedelinin en az iki taksitte ödendiği ve malın veya hizmetin sözleşmenin düzenlendiği anda teslim veya ifa edildiği satım türüdür. Sözleşmenin yazılı bir şekilde yapılması zorunludur. Sözleşmede bulunması gereken unsurlar, 4077 s.K. 6/A maddesinde ayrıntılı şekilde gösterilmiştir (Tarafların isim ve adresleri, peşin satış fiyatı, taksitli satış fiyatı, faiz miktarı, oran, peşin tutar, ödeme planı, temerrüdün hukuki sonuçları vb.) Yasada taksitle konut satışı yapılamayacağına yönelik herhangi bir hüküm mevcut değildir. Bu nedenle yapılan sözleşme B.K. 162 vd. hükümleri de nazara alındığında geçerlidir. Yasanın açık hükmü nazara alındığında, sözleşmeden ayrı olarak kıymetli evrak niteliğinde senet düzenlenecekse, bu senetlerin her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde ve sadece NAMA YAZILI OLARAK düzenlenmesi zorunludur. Aksi halde kambiyo senedi geçersizdir. (4077 s.K. 6/A-IV)
Sözleşmeye dayalı olarak yapılacak taksit ödemeleri için tanzim edilen senetlerin bono niteliğinde (emre muharrer senet) olduğu ve bu senetlerin T.T.K. 688.maddede sayılan unsurları taşıdığı konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Sorun, Tüketici Kanunu 6.madde açık hükmüne rağmen nama yazılı şekilde tanzim edilmesi gereken senetlerin, emre muharrer şekilde tanzim edilmesi nedeniyle geçerli olup olmadığı, yasa gereği kamu itimadını mazhar olan kambiyo senedine güvenerek hak iktisap eden iyi niyetli 3. şahısların bu iktisaplarının korunup korunamayacağı bu dava ve benzer davalarda son derece önem arz etmektedir.
Türk Borçlar Hukuku sistemine hakim olan önemli ilkelerden birisi sözleşme hürriyetidir. Kural olarak kanunda açık hüküm bulunmayan hallerde asıl olan, şekil serbestisi olup, taraflar şekle bağlı kalmadan sözleşme yapabilirler. Yasada belirtilen hallerde öngörülen şekilde yapılmayan sözleşmeler geçerli sayılmaz. (B.K. 11). Bir akdin tarafların istediği hukuki hüküm ve sonuçları meydana getirmediği bütün hallere üst kavram olarak GEÇERSİZLİK adı verilir. Geçersizlik halinde borç akdi kurulmuş olmakla birlikte, hukuki sonuç doğurmaz. Geçersizlik halleri akdin muhtevasının imkansız, hukuka veya ahlaka aykırı olması, tarafların her ikisinin veya birinin temyiz kudretine ve dolayısıyla akit ehliyetine sahip olmaması, ŞEKİL ŞARTINA UYULMAMASI, muvazaa, icazet verilmemesi ve bazı iptal sebepleri olabilir. Geçersizlik müeyyidesi sebeplerin ağırlığına göre butlan ve iptal nedeni kabul edilir. Tam butlan halinde, akit başlangıçtan itibaren geçersiz olup, hiçbir zaman geçerlilik kazanamaz. Karşı tarafın iyi niyeti, sonucu değiştirmez. (Bu konuda geniş açıklama için bkz. Prof. Dr. Fikret EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, c. 1, BS. 2, Ankara-1987, s. 354 vd.)
Kıymetli evrak hukukunda T.T.K. 571, 599 ve 737 madde hükümlerine göre borçların nispiliği prensibine rağmen kendisi yönünden ilgisiz bir husus hamile karşı ileri sürülebilmektedir. Def’i hakları, borçluya borçlu olduğu edayı yerine getirmekten imtina yetkisi bahşeder. Bazı vakıalar davacının hakkının doğumuna mani olur (Ahlaka veya kanuna aykırılık, ehliyetsizlik vb.) Doktrinde etkilerine göre def’iler, herkese karşı ileri sürülebilen mutlak def’iler ve belli bir senet alacaklısına karşı ileri sürülebilen nisbi def’iler şeklinde tasnife tabi tutulabilmektedir. Def’iler senet metninden anlaşılabileceği gibi, metinden bu husus anlaşılmayabilir de. Senet metninden anlaşılan def’iler, örneğin şekil eksikliği, zamanaşımı, vadenin henüz gelmemiş olması gibi nedenler olabilir. Senetteki tarihin hükümsüzlüğüne ilişkin olan def’iler, bazı hallerde mutlak, bazı hallerde nisbi etki yaratır. Doğal olarak def’ilerin etki ve sonuçları da önemli farklılık doğuracaktır. Hangi def’ilerin mutlak def’i, hangilerinin nisbi def’i sayılacağı hususu FERDİN HİMAYESİ İLKESİ ile EMRE YAZILI SENETLERE İLİŞKİN MUAMELATTAKİ EMNİYETİN KORUNMASI İLKESİNDEN hangisine öncelik tanınacağına bağlıdır. Şekle öncelik verilmesi halinde, şekil unsurları Yasada öngörülen biçimde tamam olan bir senede yönelik borçlu karşı tarafın kötü niyetini ispat etmediği sürece, ödemeyi yapmakla yükümlüdür. Ehliyetsizlik, temsil yetkisinin bulunmaması, imzanın taklit edilmiş olması, muazaalı işlem ve ahlaka aykırı bir amacın gerçekleştirilmesi için verilen senetteki taahhüt geçerli olmaz. Bu halde karşı tarafın iyi niyetli olması senede geçerlilik bahşetmez. (Bu konudaki geniş açıklama ve emre yazılı senetlerdeki def’iler için bkz. Prof. Dr. Fırat ÖZTAN, Kıymetli Evrak Hukuku, BS.2, Ankara-1997, s. 213 vd.)
Nama yazılı kıymetli evrak, emre yazılı senette olduğu gibi alacaklının (lehdarın) adını içeren, bununla birlikte onun emrine kaydını içermeyen senettir. Bono kanunen emre yazılı senettir. Bono nama yazılı olarak da düzenlenebilir. Bunun için senet metnine “ciro edilemez”, “nama yazılıdır” “emre değildir” vb. bir kayıt konulması (menfi emre kaydı) gerekir. Nama yazılı senetler alacağın temliki kurallarına göre devredilir. (T.T.K. 559/II, B.K. 169) Bunun en önemli sonucu devir yönünden alacağın temliki hükümlerine yani Borçlar Hukukunun genel hükümlerine tabi olmasıdır. Bu devir yönteminde alt ilişkiden kaynaklanan itirazlar yönünden devralan yani alacaklı karşısında borçluyu korumaktadır. Bu durum nama yazılı senetlerin devir kabiliyetini önemli ölçüde azaltır. Bu tür senetler kamu itimadına mazhar değildir (Doç. Dr. Ahmet BATTAL, Kıymetli Evrak Hukuku Kolay Hukuk Serisi : 11, s.37 vd. Ankara-2005).
Somut olaya göre konu değerlendirildiğinde; senet alacaklısı veya senedi devralan iyi niyetli 3. şahıslar, senedin tahsili için davacıya başvurduğunda, davacı (senet borçlusu) konutun teslim edilmediğini gerekçe göstererek ödemeden her zaman kaçınabilir. Senedi ciro yoluyla devralan 3. şahısların iyi niyetli olması, bu sonucu değiştirmez. Senedi devralan şahıs asıl borç ilişkisine bağımlı bir alacak devralmış olur. Nama yazılı senetlerde kişisel def’iler herkese karşı (iyi niyetli 3. şahıslar dahil) ileri sürülebilir. Taksitli satışlarda kıymetli evrakın nama yazılı düzenlenmesi zorunludur. Aksi halde yasanın açık hükmü gereği bu senetler geçersiz olur (4077 s.K. m. 6/A-III. C son). Bu geçersizlik herkese karşı ileri sürülebilir. Bu durum senet metninden anlaşılamayan bir def’i olmakla beraber, yasa gereği mutlak def’iler gibi herkese karşı ileri sürülebilir (Bu konuda geniş açıklama için bkz. Prof. Dr. Aydın ZEVKLİLER – Murat AYDOĞDU, Tüketicinin Korunması Hukuku, 3 Bs., s.178 vd., Ankara-2004)
Yukarıda yapılan hukuki değerlendirmeler nazara alındığında, tüketici işlemi mahiyetinde olan sözleşmeler yapıldığında, yapılacak taksitli ödemelerle ilgili kambiyo senedi tanzim edilmesi halinde bunların nama yazılı ve her bir taksit için ayrı ayrı düzenlenmesi zorunludur. Aksi halde, senet geçersizdir. Bu geçersizlik, Borçlar Hukuku anlamında tam butlan, T.T.K. anlamında mutlak def’i niteliğindedir. Buna göre senet, yapıldığı andan itibaren hiçbir hüküm ve sonuç doğurmaz. Senedi ciro yolu ile devralan 3. şahısların iyi niyetli olmaları sonucu değiştirmez. 4077 s.K. 6 maddede yapılan düzenleme, T.T.K. 599 maddede yapılan düzenlemeye göre yeni tarihli ve daha özel nitelikte bulunduğundan öncelikle bu madde hükmünün uygulanması zorunludur. Buna göre, mevcut davada her bir taksit için tanzim edilen bonolar, yapıldığı andan itibaren geçersiz olup, senedi iyi niyetle devralan 3. şahısların bu durumu Yasal düzenleme karşısında korunamaz.
Sonuç olarak, ödenmeyen taksitler için nama yazılı senet tanzim edilmesi gerekirken bono (emre muharrer senet) tanzim edilmiş olması nedeniyle bu senetler geçersiz olup, buradaki geçersizlik mutlak def’i niteliğindedir. Senedi ciro yoluyla devralan iyi niyetli 3. şahıslara dahi bu def’i ileri sürülebilir. Senet alacaklısı ve iyi niyetli 3. şahıslar, buna dayanarak hak talep edemezler. Bu nedenle senedi iktisap eden şahısların iyi niyetli olup olmadığı yönünden ayrı bir inceleme ve değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Dosya içerisinde toplanan tüm deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre; yüklenici ve dava dışı arsa sahibi arasında Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yapıldığı, dava konusu bağımsız bölümün yükleniciye özgülendiği, satış yolu ile davacıya bu hakkın devredildiği, yüklenicinin inşaata hiç başlamadığı, davacı yönünden B.K. 101, 106, 107. maddede öngörülen haklı nedenle fesih koşullarının oluştuğu, ödenmeyen taksitler için düzenlenen kambiyo senetlerinin geçersiz olduğu, yetkili hamilin iyi niyetli olmasının bu sonucu değiştirmeyeceği, kaldı ki davalının inşaat işi ile uğraşan taşeron olması ve bu senetlerin müşteri senedi olduğunu bilerek aldığı da nazara alındığında, yetkili iyi niyetli hamilin korunmasına ilişkin yasal hükümden istifade edemeyeceği anlaşıldığından, taleple bağlı kalınarak (HUMK 74 m.) davanın kabulüne, taraflar arasında tanzim edilen satış sözleşmesinin haklı nedenle fesh edildiğinin tespitine, alacaklısı ESK İnş. Ltd. Şti., borçlusu davacı olan toplam 60 adet 62.500,00 YTL tutarındaki senetlerin ayrı ayrı iptaline, bu senetlerden dolayı davacı tarafın borçlu olmadığının tespitine, kooperatife üyelik talebi ve diğer taleplerinin talep doğrultusunda saklı tutulmasına, ayrı dava açmakta muhtariyetine karar vermek gerekmiştir.
Anlatılan nedenlerle,
HÜKÜM :
1-DAVANIN KABULÜNE,
2-Davacı ve davalı ESK İnşaat Mobilya Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında tanzim edilen 03/09/2006 tarihli satış sözleşmesinin davacı tarafça haklı nedenle FESH EDİLDİĞİNİN TESPİTİNE,
3-Alacaklısı ESK İnş. Mobilya Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti., borçlusu davacı Hasan Keskin, ciranta (yetkili hamili) Serdar Çakmakkaya olan
a) 25 Kasım 2006 ila 25 Mayıs 2009 tarihleri arasında birer ay vadeli her biri 1.000,00 YTL bedelli 31 adet (31 x 1.000,00 YTL = 31.000,00 YTL) kambiyo senedinin (bono),
b) 25 Haziran 2009 vadeli 3.500,00 YTL bedelli 1 adet kambiyo senedinin (bono),
c) 25 Temmuz 2009 ila 25 Ekim 2011 tarihleri arasında birer ay vadeli her biri 1.000,00 YTL bedelli 28 adet (28 x 1.000,00 YTL = 28.000,00 YTL) kambiyo senedinin (bono),
AYRI AYRI İPTALİNE, BU SENETLERDEN DOLAYI DAVACI TARAFIN BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, DAVACI TARAFA İADESİNE,
4- Davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği Kooperatife üyelik talebi ve diğer taleplerinin talep doğrultusunda SAKLI TUTULMASINA, ayrı dava açmakta MUHTARİYETİNE,
5- İhtiyati tedbir kararının hüküm kesinleşinceye kadar DEVAMINA,
6- Davacı taraf kendisini bir vekil marifetiyle temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. 3, 12 md.uyarınca hesaplanan 7.300,00 YTL ücreti vekaletin davalı ESK İnş. Mobilya Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya verilmesine, 6.100,00 YTL ücreti vekaletin davalı Serdar Çakmakkaya’dan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapıldığı anlaşılan 14,00 YTL dava açma, 9,00 YTL P.P., 300,00 YTL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 323,20 YTL yargılama giderinin davalı ESK İnş. Mobilya Dekorasyon San. ve Tic. Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
9-Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 14,00 YTL başvuru, 7.560,00 YTL nispi karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 7.574,00 YTL harcın davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydedilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı Serdar Çakmakkaya vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda gerekçeli karar tebliğinden itibaren 15 günlük temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 08/07/2008
Katip 96476 Hakim 34610
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/15335
KARAR NO : 2009/6252 Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Ankara 7. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 08/07/2008
NUMARASI : 2007/837-2008/406
DAVACI : Hakan Keskin vekili avukat Musa Toprak
DAVALI: 1-Serdar Çakmakkaya vekili avukat Pınar Azgın, 2-E.S.K İnş. Mobilya Dekorasyon San. Ve Tic. Ltd. Şti
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı Serdar Çakmakkaya avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 6.892,00 TL. kalan harcın temyiz edenden alınmasına, 7.5.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A.E.Baççıoğlu H.Kara M.A.Esmer N.Şatır R.Ünal
Lira :
60.00 TL tBH
7.560.00 TL O.H.
668.00 TL P.H.
6.892.00 TL Kalan
Okundu K.A.