Asgari Ücret İle İlgili Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/8770
K. 2012/12123
T. 14.5.2012
• YOKSULLUK NAFAKASININ KALDIRILMASI DAVASI ( Davalı Lehine Bağlanan Nafakanın Günümüz Ekonomik Koşullarına Göre Davalının Yoksulluğunu Kaldırmadığı – Davalının Emekli Maaşı Almakta Olmasının Yoksulluk Nafakasını Etkilemeyeceği )
• BİREYİN MADDİ VARLIĞI İÇİN ZORUNLU HARCAMALAR ( Yoksulluk Nafakasının Bu Harcamaları Karşılayacak Seviyede Olması Gereği – Eldeki Davada Davalının Gelirinin Artırılmasının Zorunlu Olduğunun Kabulü/Yoksulluk Nafakasının Kaldırılmaması Gereği )
• YOKSULLUK NAFAKASINDA GÜNÜMÜZ EKONOMİK KOŞULLARININ DİKKATE ALINMASI ( Mahkemece Yoksulluk Nafakasının Kaldırılmasına Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu – Asgari Ücret Seviyesinde Gelir Sahip Olunmasının Yoksulluk Nafakasını Etkilemeyeceği )
• ASGARİ ÜCRET SEVİYESİNDE GELİR ( Yoksulluk Nafakasının Belirlenmesinde Günümüz Ekonomik Şartlarının Dikkate Alınacağı – Davalının Emekli Maaşı Almakta Olmasının Yoksulluk Nafakasını Etkilemeyeceği/Davalının Gelirinin Artırılması Gerektiği )
• YOKSULLUK SINIRI ( Davalının Maddi Varlığını Geliştirmek için Zorunlu ve Gerekli Harcamalarını Karşılayacak Düzeyde Gelirinin Olması Gereği – Asgari Ücret Seviyesinde Gelir Sahip Olunmasının Yoksulluk Nafakasını Etkilemeyeceği )
4721/m. 176/3
ÖZET : Taraflar arasında görülen yoksulluk nafakasının kaldırılması davasında; mahkemece, davalının emekli maaşı aldığı, taşınmaz satışından gelir elde ettiği, sabit gelirinin olduğu, davalının yoksulluğunun ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür ( eğitim ) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul edilmektedir.”Asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu değildir. Davalı lehine bağlanan yoksulluk nafakası ile günümüz ekonomik koşullarına göre davalının geçinmesi mümkün değildir, gelirini artırması zorunluluk arzetmektedir. Yanılgılı değerlendirme sonucu yoksulluğu ortadan kalkmamış olan davalının lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılması doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasında görülen yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı dilekçesinde; davalıyla Turgutlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/296 E – 2006/225 K.sayılı ve 27.3.2006 tarihli ilamıyla boşandıklarını, davalı lehine aylık 150 TL yoksulluk nafakasının hüküm altına alındığını, davalının 2006 yılında Bağ-Kurdan emekli olduğunu, yoksulluktan kurtulduğunu belirterek, yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; emekli olabilmek için banka kredisi aldığını, halen bu kredi için kesinti yapıldığını, kira ödediğini, geçinmekte zorlandığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davalının 1.6.2006 tarihinde SGK’dan emekli maaşı almaya başladığı, taşınmaz satışından gelir elde ettiği, sabit gelirinin olduğu, davalının yoksulluğunun ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
T.M.K.nun 176/3. maddesi uyarınca irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Yargıtay H.G.K.nun 7.10.1998 tarih ve 2-656-688 Sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür ( eğitim ) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Yargıtay H.G.K.nun yerleşik kararlarında “Asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir. ( HGK 7.10.1998 gün ve 1998/2-656 E.-1998/688 K. 26.12.2001 gün ve 2001/2- 1158- 1185 Sayılı ve 1.5.2002 gün ve 2002/2- 397- 339 Sayılı kararları )
Somut olayda davalı lehine aylık 150 TL yoksulluk nafakası bağlanmıştır. Günümüz ekonomik koşullarına göre davalının aldığı nafakayla geçinmesi mümkün değildir, gelirini artırması zorunluluk arzetmektedir. Davalının, 1.6.2006 tarihinde SGK’dan emekli maaşı almaya başladığı tartışmasızdır.
Davacının, 3.9.2008 tarihinde davalıya yine yoksulluk nafakasının kaldırılması için dava açtığı, Turgutlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/519 E – 2009/311 K. sayılı ve 15.5.2009 tarihli kararıyla yoksulluk koşullarının ortadan kalktığının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, anılan bu kararın davacı tarafından temyiz edilmediği anlaşılmıştır.
Her iki dava dosyasında, tarafların belirlenen gelirleri, ihtiyaçları, ekonomik ve sosyal durumları arasında bir değişiklik olmadığı gibi, davacının 3.9.2008 tarihinde açtığı yoksulluk nafakasının kaldırılması davasından önce davalının 1.6.2006 tarihinden itibaren emekli maaşı almaya başladığı ama bu durumun yoksulluğu ortadan kaldırmayacağı sebebiyle anılan davanın reddedildiği görülmüştür.
Yanılgılı değerlendirme sonucu yoksulluğu ortadan kalkmamış olan davalının lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 14.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2004/9-753
K. 2005/12
T. 2.2.2005
• İŞYERİ HEKİMLİĞİ ( Türk Tabipler Birliği Tarafından Saptanan Asgari Ücret Tarifesinin Altında Ücretle Çalışan Hekim – Ücret Farkı Talebinin Reddi/Ancak Meslek İçi Disiplin Kurallarının Uygulanmasını Gerektirdiği )
• ÜCRET FARKI TALEBİ ( Türk Tabipler Birliği Tarafından Saptanan Asgari Ücret Tarifesinin Altında Ücretle Çalışan Hekim – Ancak Meslek İçi Disiplin Kurallarının Uygulanmasını Gerektirdiği/Reddi Gereği )
• ASGARİ ÜCRET TARİFESİ ( İşyeri Hekimleri İçin Türk Tabipler Birliği Tarafından Saptanan – İşyeri Hekimi İle İşverenin Ücreti Serbestçe Kararlaştırabilecekleri/Uyma Zorunluluğu Bulunmadığı )
• HEKİMİN TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ TARAFINDAN SAPTANAN ASGARİ ÜCRET TARİFESİNİN ALTINDA ÜCRETLE ÇALIŞMASI ( İşyeri Hekimi/İşverenle Serbestçe Kararlaştırabilecekleri – Ancak Meslek İçi Disiplin Kurallarının Uygulanmasını Gerektirdiği )
• TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ TARAFINDAN SAPTANAN ASGARİ ÜCRET TARİFESİNİN ALTINDA ÜCRETLE ÇALIŞAN İŞYERİ HEKİMİ ( Meslek İçi Disiplin Kurallarının Uygulanmasını Gerektirdiği – Ücreti İşverenle Serbestçe Kararlaştırabilecekleri )
6023/m.28/2
4857/m.39,102
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü/m.91
ÖZET : Belli sayıda işçi çalıştıran işverenlere işyeri hekimi istihdam etme zorunluluğu getiren İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 91. maddesine dayanılarak çıkarılan Yönetmelikte; işyerlerinde işyeri hekimi olarak çalışacak doktorların nitelikleri ve işyeri ile işyeri hekimi arasında yapılacak sözleşmede zorunlu olarak bulunması gereken unsurlar açıklanmış olup, ücret konusunda herhangi bir hüküm getirilmemiştir.
Öte yandan Türk Tabipler Birliğinin yayınladığı tarifelerin yasal dayanağını oluşturan 6023 Sayılı Türk Tabipler Birliği Kanunu’nun 28/2. maddesinde talep üzerine bazı mıntıkalar ve odalar için tarife düzenlenebileceği yer almakla birlikte; kanunda, bu tarifenin dışına çıkılamayacağı yönünde bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Türk Hukukunda işyeri hekimi ile işveren uygulayacakları ücreti serbestçe kararlaştırabilirler. İşyeri hekiminin tarifenin altında ücretle çalışmayı kabul etmesi ancak işyeri hekimi hakkında meslek içi disiplin kurallarının uygulanmasını gerektirdiğinden, Türk Tabipler Birliği tarafından saptanan işyeri hekimleri asgari ücret sözleşmesinin uygulanması zorunlu ve bağlayıcı bir tarife değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki “Ücret farkı ihbar ve kıdem tazminatı alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana 1. İş Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 18.09.2003 gün ve 2003/177 E, 1041 K. sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 05.04.2004 gün ve 2003/19606- 2004/7404 sayılı ilamıyla;
( …Davalıya ait işyerinde çalışan davacı, işverence iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeni ile ihbar ve kıdem tazminatları, Türk Tabipler Birliğince belirlenen tarifedeki ücret üzerinden eksik ödenen ücret ve yıllık ücretli izin alacağının hüküm altına alınmasını ve tazminatlarının da tarifedeki ücret esas alınarak belirlenmesini talep etmiştir.
Mahkemece, sözleşmedeki ücretin tarifedeki ücretten az olduğu kabul edilmekle birlikte, tarifenin bağlayıcılığının olmadığı, doktor olan davacının bu tarifeden haberdar olduğu, bunu bildiği halde özgür iradesi ile sözleşmeyi imzaladığı gerekçesi ile fark ücret ve yıllık ücretli izin alacaklarının reddine, sözleşmedeki ücret üzerinden hesaplanan ihbar ve kıdem tazminatlarının kabulüne karar verilmiştir.
Davacının mensubu olduğu Türk Tabipler Birliği, işyeri hekimliği asgari ücret tarifesini 6023 sayılı Kanunun 28/2. maddesine göre belirlemektedir. Bu düzenlemeyle birliğe bağlı bulunan işyeri hekimleri için asgari ücret tarifesi belirleme yetkisi verilmiştir. Belirlenen tarifedeki ücretin, sözleşmelerde alt sınır olarak kabul edilmesi zorunluluğu vardır. Yasal bu düzenleme hem işyeri hekimini hem de taraf olan işvereni bağlar. Davacı ile davalı işverenin tarifedeki ücretin altında ücret kararlaştırmaları ve davacının uzun süre bu ücreti kabul etmesi, tarifenin bağlayıcılığını ortadan kaldırmaz. Bir başka anlatımla davacı tarifede belirlenen ücreti talep edebilir. Somut bu hukuksal olgulara göre işyeri hekimi ücret tarifesine göre belirlenen tazminat ve alacakların bir değerlendirmeye tabi tutularak hüküm altına alınması gerekir. Yazılı şekilde sözleşmedeki ücret esas alınarak karar verilmesi hatalıdır… )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. <
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : A- Dava konusu: Hizmet sözleşmesi ile kararlaştırılan ücretin, Türk Tabipler Birliği tarafından saptanan işyeri hekimleri asgari ücret tarifesinden düşük olması nedeniyle aradaki farkın, ihbar ve kıdem tazminatı ile ücretli izin alacağı farkının tahsili istemine ilişkindir.
B- Davacının isteminin özeti: Davacı, davalı şirkete ait işyerinde 01.01.1987 tarihinde işyeri hekimi olarak çalışmaya başladığını, sözleşmesinin her yıl yenilendiğini, en son sözleşme süresi dolmadan iş akdinin 1475 sayılı Kanunun 13. ve 19. maddeleri hükümlerine uyulmaksızın, ihbar ve kıdem tazminatı da ödenmeden 30.11.2002 tarihinde feshedildiğini, taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan işyeri hekimliği aylık ücretlerinin çalıştığı süre boyunca hep Türk Tabipler Birliğince düzenlenen işyeri hekimliği asgari ücret tarifesindeki aylık ücretinin altında kaldığını ileri sürerek, son beş yılın aylık ücret farkı ile ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin parası farkını talep etmiştir.
C- Davalının cevabının özeti: Davalı, davacının sözünü ettiği tarifenin müvekkilini bağlamayacağını, olsa olsa davacı bakımından disiplin sorununu gündeme getirebileceğini, davacının kıdem tazminatını ödemeye hazır olduklarını beyan ederek, bunun dışındaki istemleri yönünden davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
D- Yerel mahkeme kararının özeti: Türk Tabipler Birliği tarafından hazırlanan ücret tarifesinin, işçiler için belirlenen asgari ücret gibi uygulanması zorunlu bir tarife olmadığını, bu tarifenin Türk Tabipler Birliği tarafından tek taraflı olarak belirlendiğini, kamu düzenini ilgilendiren bir yönü bulunmadığını, davacının serbest iradesi ile sözleşmede belirlenen ücretini hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin aldığını, partime çalışan doktorun aldığı ücretin tek geçim kaynağı olmadığı yönündeki gerekçe ile, davacının fark ücret isteyemeyeceği sonucuna varılarak bu yönden davanın reddine karar verilmiş, ayrıca bilirkişi tarafından hesaplanan ihbar ve kıdem tazminatına hükmedilmiştir.
E- Temyiz evresi, bozma ve direnme: Hükmün davacı vekilince temyizi üzerine, Yüksek Özel Dairece; Tamamı yukarıya aynen alınan ve özetle 6023 sayılı Kanunun 28/2. maddesinin Türk Tabipler Birliğine asgari ücret tarifesi belirleme yetkisi verdiği, belirlenen tarifede ki ücretin, sözleşmelerde alt sınır olarak kabul edilmesinin zorunlu bulunduğu ve yanları bağlayacağı gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; işyeri hekiminin ücreti konusunda sözleşme özgürlüğü ilkesinin geçerli olduğu, Türk iç hukukunda Türk Tabipler Birliği tarafından belirlenen tarifenin uyulması zorunlu ve bağlayıcı olduğuna dair bir hüküm bulunmadığı, tarifeden daha düşük ücretle çalışmayı kabul eden işyeri hekimi bakımından Türk Tabipler Birliği’nce disiplin cezası uygulanmasının bu tarifeyi bağlayıcı kılamayacağı, bu hususun hekimle Türk Tabipler Birliği arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirdiği gerekçeleri ile önceki hükümde direnmiştir.
F- Uyuşmazlık: Türk Tabipler Birliği tarafından 6023 sayılı Kanunun 28/2. maddesine dayalı olarak belirlenip yayınlanan işyeri hekimleri asgari ücret tarifesinin, işverenler bakımından uyulması zorunlu ve emredici bir kural olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
G- Gerekçe: Belli sayıda işçi çalıştıran işverenlere işyeri hekimi istihdam etme zorunluluğu getiren İşçi Sağlığı İş Güvenliği Tüzüğünün 91. maddesine dayanılarak çıkarılan İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmelikte; işyerlerinde işyeri hekimi olarak çalışacak doktorların nitelikleri ve işyeri ile işyeri hekimi arasında yapılacak sözleşmede zorunlu olarak bulunması gereken unsurlar açıklanmış olup, ücret konusunda herhangi bir hüküm getirilmemiştir.
Sözleşmede zorunlu olarak bulunması gereken unsurlar, işyerinin yer aldığı risk gurubu, çalışan işçi sayısı, çalışma süresi hekimin sertifika numarası ve uzmanlık alanıdır.
Öte yandan Türk Tabipler Birliğinin yayınladığı tarifelerin yasal dayanağını oluşturan 6023 Sayılı Türk Tabipler Birliği Kanunu’nun İdare Heyetinin Diğer Vazifeleri başlıklı 28. maddesinin 07.06.1985 gün ve 3224/54 sayılı Kanun ile değişik 2. bendinde ki; “Tabip odalarının veya birlik teşekküllerinden herhangi birisinin göstereceği lüzum üzerine, bazı mıntıkalarda odalarla tabip tedavisi ücretlerinin en az miktarını gösteren tarifeler düzenlemek…”şeklindeki düzenlemeden de açık bir biçimde anlaşılabileceği gibi, Türk Tabipler Birliğine; işyeri hekimleri bakımından uyulması zorunlu bir şekilde asgari ücret belirleme yetkisi verilmemiştir. Bir tarifenin uyulmasının zorunlu olduğunun söylenebilmesi için, mutlaka yasal dayanağının gösterilmesi gerekir. Bu anlamda işçiler için Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirlenen ve uyulması zorunlu olan asgari ücret, yasal dayanağını 4857 sayılı İş Kanunu’nun 39 ve 102. maddelerinden almaktadır.
6023 sayılı Kanunun 28/2. maddesinde belirtildiği şekilde, talep üzerine bazı mıntıkalar ve odalar için tarife düzenlenebilmesi, bu tarifeleri emredici ve uyulması zorunlu hale getiremeyeceğinde duraksama olmaması gerekir. Kanunda, bu tarifenin dışına çıkılamayacağı yönünde bir düzenleme de bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, doktrinde de kabul edildiği üzere ( Doç. Dr. Ömer Ekmekçi İşverenlerin İşyeri Hekimi Bulundurma Zorunluluğu ve Tabip Odalarının Yetkisine İlişkin Sorunlar MESS Mercek Dergisi, Nisan 2001, s. 73 vd. “İşyeri Hekimi İstihdamında Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri Semineri” 23 Mayıs 2002 Dedeman Oteli/İstanbul s. 23 vd. ) Türk Hukukunda işyeri hekimi ile işveren uygulayacakları ücreti serbestçe kararlaştırabilecekleri işyeri hekiminin tarifenin altında ücretle çalışmayı kabul etmesinin ancak işyeri hekiminin tıbbi deontoloji kurallarına uymaması nedeniyle, hakkında meslek içi disiplin kurallarının uygulanmasının gerekçesi olabileceği anlaşıldığından, Türk Tabipler Birliği tarafından saptanan işyeri hekimleri asgari ücret sözleşmesinin uygulanması zorunlu ve bağlayıcı bir tarife olmadığı yönündeki direnme kararı doğru olup, onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı ( 1.10.YTL ) bakiye ilam harcının temyiz edenden alınmasına 02.02.2005 günü oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/5956
K. 2010/13831
T. 25.10.2010
• AVUKATLIK ÜCRETİNE DAYANAN ALACAK DAVASI ( Müşavirlik Sözleşmesinin Tarafların Sözleşmede Kararlaştırdıkları Hükümlere Uygun Olarak Feshedildiği – Davalının Ücreti Ödediğini Beyan Ettiği ve Davacının İtiraz Etmediği/Davanın Reddi Gereği )
• HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ SÖZLEŞMESİNİN FESHİ ( Feshin Sözleşmeye Uygun Yapıldığı/Davalının Ücreti Ödediğini Beyan Ettiği ve Davacının İtiraz Etmediği – Davacının Dava Tarihine Kadar İtirazsız Aldığı Ücretin Asgari Ücret Tarifesinin Altında Olduğuna İlişkin İddiasının İyiniyete Aykırı Olduğu )
• ASGARİ ÜCRET TARİFESİNİN ALTINDA OLDUĞU İDDİA EDİLEN AVUKATLIK ÜCRETİ ( Hukuk Müşavirliği Sözleşmesinin Feshine Dayalı Alacak Talebi/Feshin Sözleşmeye Uygun Yapıldığı – Davacının Dava Tarihine Kadar Ücretini İtirazsız Aldığı/Davanın Reddedileceği )
• İYİNİYET KURALLARINA AYKIRILIK ( Hukuk Müşavirliği Sözleşmesinin Feshine Dayalı Alacak Talebi/Davacı Müşavirin Ücreti Aldığına İlişkin Davalı Savunmasına İtiraz Etmediği – Davacının Dava Tarihine Kadar Ücretini İtirazsız Aldığı/Davanın Reddedileceği )
1136/m.174
4721/m.2
ÖZET : Davacı, davalının vekili olduğunu, aralarında ücret sözleşmesi düzenlendiğini, davalının dava ve icra dosyalarını takip ettiğini, sözleşmesinin davalı tarafından feshedildiğini, sözleşmenin Avukatlık Yasası’na aykırı olduğunu, Avukatlık Yasası ve asgari ücret sözleşmesine göre aylık ücretlerinin tahsilini istemiştir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşme hizmet-hukuk müşavirliği niteliğinde bir sözleşme olup geçerlidir. Sözleşmede süresinin bitiminden 15 gün önce yazılı ihbarla sözleşmeye son verebilecekleri kararlaştırılmıştır bu nedenle haksız fesih söz konusu değildir. Yine de haksız fesih olmaması davacının hiçbir ücret isteyemeyeceği anlamına da gelmez. Davalı sözleşmeye göre ücretin verildiğini savunmuş, davacı da buna itiraz etmemiştir, ayrıca sözleşme gereğince verilecek ücret dava konusu da edilmemiştir. Öyle olunca davacı sözleşme gereğince sözleşmenin feshine kadar itirazsız aldığı, verilen ücretin Avukatlık Yasası’na ve asgari ücret tarifesinin altında kaldığından bahisle talepte bulunması iyiniyet kurallarına aykırı olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalının vekili olduğunu, aralarında ücret sözleşmesi düzenlendiğini, davalının dava ve icra dosyalarını takip ettiğini, sözleşmesinin davalı tarafından feshedildiğini, sözleşmenin Avukatlık Yasası’na aykırı olduğunu, Avukatlık Yasası ve asgari ücret sözleşmesine göre aylık ücretlerinden şimdilik 10.000,00 YTL istemiş, 25.12.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile 33.520,63 TL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, görev itiraz ve zamanaşımı definde bulunarak, ihtirazi kayıt koymadan kabul ettiği sözleşme gereğince ücretin ödendiğini, bunun dışında talepte bulunamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının davasının kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen sözleşme hizmet-hukuk müşavirliği niteliğinde bir sözleşme olup geçerlidir. Taraflar arasındaki ihtilafın, tarafların serbest iradeleri ile yaptıkları ve geçerli olan bu sözleşmenin hükümlerine göre çözümü gerekir. Sözleşmenin 3. maddesi ile sözleşme süresinin bitiminden 15 gün önce yazılı ihbarla sözleşmeye son verebilecekleri kararlaştırıldığına göre, davalının sözleşme bitim tarihinden önce, 04.12.2008 tarihinde gönderdiği ihtarla sözleşmeyi yenilemeyeceğini bildirmesi, haksız fesih sayılamayacağı gibi, Avukatlık Kanunu’nun 174. maddesi anlamında haksız azilin sonuçlarını doğuran bir fesih de değildir. Olayda bu nedenle Avukatlık Kanunu’nun 174. maddesi hükmünün uygulanması düşünülemez. Ancak feshin haksız olmaması davacının fesih tarihi itibariyle hiçbir ücret isteyemeyeceği anlamına da gelmez. Davacının, sözleşmenin sona erdiği tarih itibariyle, sözleşmenin 3. maddeleri hükmünce ücret istemeye hakkı vardır. Davalı sözleşmeye göre ücretin verildiğini savunmuş, davacı da buna itiraz etmemiştir, ayrıca sözleşme gereğince verilecek ücret dava konusu da edilmemiştir. Öyle olunca davacı sözleşme gereğince sözleşmenin feshine kadar itirazsız aldığı, verilen ücretin Avukatlık Yasası’na ve asgari ücret tarifesinin altında kaldığından bahisle talepte bulunması MK 2. maddesine aykırı olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davalı yararına ( BOZÜLMASINA ), 25.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/2601
K. 2009/14246
T. 16.12.2009
• MADDİ TAZMİNAT ( Sigorta Şirketi Tarafından Yapılan Ödemenin Tazminat Hesabının Yapıldığı Güne Kadar Geçen Süreye İlişkin Yasal Faizi Hesaplanıp Güncelleştirilerek Maddi Tazminattan İndirilmesi Gerektiği )
• DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI ( Asgari Ücret Tutarı Kamu Düzenine İlişkin Olup Kimsenin Bunun Altında Kalan Bir Ücretle Çalışmayacağı Gözetilerek Destekten Yoksun Kalma Zararının Net Asgari Ücret Üzerinden Hesaplanması Gerektiği )
• TAZMİNAT MİKTARININ BELİRLENMESİ ( Asgari Ücret Tutarı Kamu Düzenine İlişkin Olup Kimsenin Bunun Altında Kalan Bir Ücretle Çalışmayacağı Gözetilerek Destekten Yoksun Kalma Zararının Net Asgari Ücret Üzerinden Hesaplanması Gerektiği )
• ASGARİ ÜCRET TUTARI ( Kamu Düzenine İlişkin Olup Kimsenin Bunun Altında Kalan Bir Ücretle Çalışmayacağı Gözetilerek Destekten Yoksun Kalma Zararının Net Asgari Ücret Üzerinden Hesaplanması Gerektiği )
818/m.41, 42, 43, 45
ÖZET : Asgari ücret tutarı kamu düzenine ilişkin olup, kimsenin bunun altında kalan bir ücretle çalışmayacağı gözetilerek. destekten yoksun kalma zararının net asgari ücret üzerinden hesaplanması gerekir.
Sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin tazminat hesabının yapıldığı güne kadar geçen süreye ilişkin yasal faizi hesaplanıp güncelleştirilerek maddi tazminattan indirilmelidir.
DAVA : Davacı Rahime ve diğerleri vekili tarafından, davalı Selahattin ve Oto C … Tamir Bakım Yedek Parça San. Tic. Ltd. Şti. aleyhine 20.02.2007 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 05.12.2008 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili ile davalılar vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacılardan Rahime’nin diğer temyiz itirazına gelince; dava, trafik kazası nedeniyle desteğin ölümünden dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, taraflarca temyiz olunmuştur.
Davacılardan Rahime, trafik kazası sonucu ölen eşi Bekirin desteğinden yoksun kaldığını belirterek maddi tazminat isteminde bulunmuş, yerel mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, desteğin asgari ücretin %701 kadar sabit gelir elde edebileceği benimsenerek destekten yosun kalınan zarar hesaplanmıştır. Asgari ücret tutarı kamu düzenine ilişkin olup, hiç kimsenin bunun altında kalan bir ücretle çalışmayacağı gözetilerek, destekten yoksun kalma zararının net asgari ücret üzerinden hesaplanması gerekir.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilmeyerek, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
3- Davalıların diğer temyiz itirazına gelince; davacılara sigorta şirketi tarafından 24.01.2007 günü ödenen 2.568,00 YTL tazminat, yerel mahkemece benimsenen 31.10.2008 günlü bilirkişi raporunda hesaplanan tazminattan indirilmişse de, güncelleştirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin tazminat hesabının yapıldığı güne kadar geçen süreye ilişkin yasal faizi hesaplanıp güncelleştirilerek hesaplanan maddi tazminattan indirilmemiş olması doğru olmadığından, karar bu nedenle de bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) sayılı bentte gösterilen nedenle davacı Rahime yararına; ( 3 ) sayılı bentte gösterilen nedenle davalılar yararına ( BOZULMASINA ), tarafların öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve temyiz eden taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine, 16.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
1. CEZA DAİRESİ
E. 2004/49
K. 2004/2855
T. 14.7.2004
• HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Tazminat Miktarının Net Asgari Ücret Üzerinden Hesaplanması Gereği – Faiz Başlangıcı )
• FAİZ BAŞLANGICI ( Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminatta )
• ASGARİ ÜCRET ÜZERİNDEN TAZMİNAT MİKTARININ TESBİTİ ( Haksız Tutuklama Nedeniyle – Hesaplamaya Brüt Asgari Ücretin Değil Net Asgari Ücretin Esas Alınacağı )
• NET ASGARİ ÜCRET ÜZERİNDEN HESAPLAMA YAPILMASI GEREĞİ ( Haksız Tutuklama Sonucu Uğranılan Maddi Zararın Tazmini Davasında )
• ADAM ÖLDÜRME SUÇUNDAN BERAAT EDEN SANIK ( Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat Talebi – Faiz Başlangıcı )
• TUTUKLAMANIN SONA ERDİĞİ TARİHTEN İTİBAREN FAİZ YÜRÜTÜLMESİ GEREĞİ ( Haksız Tutuklama Nedeniyle Hükmedilen Tazminata )
466/m.2
ÖZET : Adam öldürme suçundan yapılan yargılama sonunda beraate karar verilmesi üzerine tutuklu kalınan günler için maddi ve manevi tazminat talep edilmiştir. Tarafsız ve uzman bilirkişi marifetiyle, davacıya verilmesi gereken maddi tazminat miktarının tutuklu kalınan süre için geçerli net asgari ücret dikkate alınarak ve tatil günleri de çıkarılarak hesaplanması gerekirken, brüt tutar üzerinden tesbiti hatalıdır. Öte yandan, 466 SK’ya göre, haksız olarak tutuklu kalan kişiler her türlü zararlarının tazminini isteyebilirler. Belirlenen tazminata tutuklamanın sona erdiği tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekirken hükmedilmemesi de hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Adam öldürmek suçundan sanık olarak Antalya Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılanması sonunda, beraatine karar verilen R’nin tutuklu kaldığı günler için 466 Sayılı Yasa uyarınca vaki tazminat isteği üzerine ( KONYA ) Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan incelemede; dosyada miktarı yazılı maddi-manevi tazminatın davalı Hazine’den alınarak adı geçen davacıya ödenmesine dair ittihaz olunan 12.06.2003 gün ve 73/191 sayılı kararın YARGITAY’ca incelenmesi davalı Hazine vekili ile davacı vekili taraflarından istenilmiş olduğundan dava dosyası Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan tebliğname ile dairemize gönderilmekle; incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaatine, takdirine ve dosya münderecaatına göre davacının tutuk kaldığı günler için lehine yazılı miktarda maddi ve manevi tazminata hükmolunmasında bozma sebebi dışında yasaya aykırı bir husus bulunmadığından, davalı Hazine vekilinin dilekçesinde yazılı sair itirazlarının reddine,
Ancak;
a ) Davanın esasını teşkil eden kesinleşmiş beraat kararının tasdikli bir suretinin dosyaya konulmaması,
b ) Tarafsız ve uzman bilirkişi marifetiyle, davacıya verilmesi gereken maddi tazminat miktarının tutuklu kalınan süre için geçerli net asgari ücret dikkate alınarak ve tatil günleri de çıkarılarak hesaplanması gerekirken brüt tutar üzerinden, yazılı şekilde belirlenmesi,
c ) Davcının tutuklu kaldığı süreye, paranın satın alma gücüne göre, hak ve nasafet kurallarına uygun, makul bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle talebin çok altında bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesi,
d ) 466 Sayılı Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasında “uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler” tarzındaki düzenlemenin açık ve kesin hükmü haksız fiil niteliğinde kabul edilen bu tür istemlerin tabi olduğu tazminat hukukunun genel prensipleri ile süregelen hukuksal içtihatlar doğrultusunda, istemin kapsamına faizin de dahil olacağı ve bu bağlamda tutuklamanın nihayete erdiği tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekirken hükmedilmemesi,
e ) Davacı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 550 milyon Lira yerine yazılı şekilde 426.248.176.-TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı olup davalı Hazine vekili ile davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün kısmen tebliğnamedeki düşünce hilafına ( BOZULMASINA ) 14.07.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/50030
K. 2012/19507
T. 5.6.2012
• YILLIK İZİN ÜCRETİ ( Uluslararası Tır Şoförü Olan İşçinin Asgari Ücret ve Sefer Primi Aldığı – Her İki Ücretin Toplamına Göre Belirleneceği ve Temel Ücretinin Kullanılan İzin Süresine Göre Tam Olarak Ödeneceği)
• TIR ŞOFÖRÜNÜN YILLIK İZİN ÜCRETİ TALEBİ ( Garanti Ücret Olan Asgari Ücret ve Sefer Primi İle Çalıştığı – İzin Süresince Sefere Çıkmayacağından Söz Edilerek Sadece Asgari Ücret Üzerinden Hesaplanamayacağı)
• ULUSLARARASI TIR ŞOFÖRÜ OLAN İŞÇİNİN YILLIK İZİN ÜCRETİ TALEBİ ( Asgari Ücret ve Sefer Priminin Toplamına Göre Belirleneceği – Temel Ücretinin Kullanılan İzin Süresine Göre Tam Olarak Ödeneceği)
• ASGARİ ÜCRET VE SEFER PRİMİ İLE ÇALIŞAN İŞÇİ ( Her İki Ücretin Toplamına Göre Yıllık İzin Ücretinin Belirleneceği – Sadece Asgari Ücret Üzerinden Hesaplanacağı Kabul Edildiği Takdirde İşçinin Anyasal Temeli Olan Dinlenme Hakkını Tam Olarak Kullanamayacağı)
• İZİN SÜRESİNDE SEFERE ÇIKAMAMAK ( Tır Şoförü Olan İşçinin İzin Süresince Sefere Çıkmayacağından Söz Edilerek Yıllık İzin Ücretinin Sadece Asgari Ücret Üzerinden Hesaplanamayacağı)
4857/m.57
ÖZET : Uluslararası tır şoförü olan işçi garanti ücret olan asgari ücret ve sefer primi ile çalışmıştır. Belirtilen çalışma şeklinde, işçinin temel ücretinin garanti ücret ve sefer primi ortalamasından oluştuğu kabul edilmelidir. Yıllık izin ücreti her iki ücretin toplamına göre belirlenmelidir.Yıllık izin ücretinde işçinin temel ücreti kullanılan izin süresine göre tam olarak ödenmelidir. İzin süresince sefere çıkamayacağından söz edilerek sadece asgari ücret üzerinde yıllık izin hesabı hukuka aykırıdır. Tır şoförü olarak çalışan işçinin yıllık izin ücretinin asgari ücretten hesaplanacağı kabul edildiği taktirde işçinin anayasal temeli olan dinlenme hakkını tam olarak kullanabileceğinden söz edilemez.
DAVA : Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, bayram ve genel tatil ücreti ve ücret alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.06.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına vekili geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi.Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendi. Duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi Ş.Çil tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı işçi son olarak tır şoförü olarak çalışmış olup, iş sözleşmesinin feshinde işverence kullandırılmayan yıllık izinlere ait ücretleri asgari ücret üzerinden ödenmiştir. Davacı işçi yapılan ödemenin eksik olduğunu ileri sürerek yıllık izin ücreti isteğinde bulunmuş, mahkemece isteğin reddine karar verilmiştir.
Uluslararası tır şoförü olarak görev yapan bir işçinin asgari ücret ile çalışmayacağı açıktır. Dosya içeriğine göre de garanti ücret olan asgari ücret ve sefer primi ile çalıştığı sabit olmuştur. Belirtilen çalışma şeklinde, işçinin temel ücretinin garanti ücret ve sefer pirimi ortalamasından oluştuğu kabul edilmelidir. Yıllık izin ücreti de bu noktada her iki ücretin toplamına göre belirlenmelidir.
Tır şoförü olarak çalışan işçinin yıllık izin ücretinin asgari ücretten hesaplanacağı kabul edildiği taktirde işçinin anayasal temeli olan dinlenme hakkını tam olarak kullanabileceğinden söz edilemez. Yıllık izin ücretinde işçinin temel ücreti kullanılan izin süresine göre tam olarak ödenmelidir. İzin süresince sefere çıkamayacağından söz edilerek sadece asgari ücret üzerinde yıllık izin hesabı yerinde olmaz.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda bir başka seçenek olarak, sefer primi eklenmek suretiyle izin farkı belirlenmiş olup, ilgili seçenek bir değerlendirmeye tabi tutularak yıllık izin ücreti farkı yönünden bir karar verilmelidir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 900.00 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/1138
K. 2012/1207
T. 14.2.2012
• TAZYİK HAPSİ ( Ödeme Şartını İhlal – Nafaka Alacakları Hariç Alacak Miktarı Asgari Ücret Tespit Komisyonu Tarafından Her Yıl Belirlenen Aylık En Yüksek Brüt Asgari Ücret Tutarının Altında Kalan Takiplerde Uygulanmayacağı/Alacak Miktarının Tespitinde Masrafların Dahil Edilmeyeceği )
•DİSİPLİN HAPSİ ( Ödeme Şartını İhlal – Nafaka Alacakları Hariç Alacak Miktarı Asgari Ücret Tespit Komisyonu Tarafından Her Yıl Belirlenen Aylık En Yüksek Brüt Asgari Ücret Tutarının Altında Kalan Takiplerde Uygulanmayacağı )
• ÖDEME ŞARTINI İHLAL ( Nafaka Alacakları Hariç Alacak Miktarı Asgari Ücret Tespit Komisyonu Tarafından Her Yıl Belirlenen Aylık En Yüksek Brüt Asgari Ücret Tutarının Altında Kalan Takiplerde Bu Kanunda Öngörülen Disiplin ve Tazyik Hapsi Uygulanmayacağı )
• ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA KALAN ALACAK ( Disiplin ve Tazyik Hapsi Cezalarına İtiraz – Alacak Miktarının Lehe Yasanın Yürürlüğe Girdiği Tarih İtibariyle Altında Kalması Nedeniyle İtirazın Kabulü Gerektiği )
2004/m.340,354
ÖZET : 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 354. maddesine eklenen 4. fıkrasında, “Nafaka alacaklarına ilişkin takipler hariç, alacak miktarı Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından her yıl belirlenen aylık en yüksek brüt asgari ücret tutarının altında kalan takiplerde bu Kanunda öngörülen disiplin ve tazyik hapsi uygulanmaz” şeklinde getirilen düzenleme ile alacak miktarı her yıl belirlenen aylık en yüksek brüt asgari ücret tutarının altında kalan takipler esas alınmıştır.
Yasanın, yürürlüğe girdiği tarih itibariyle geçerli olan brüt asgari ücret miktarının altında kalan alacak miktarlarına ilişkin takipler nedeniyle yapılan şikayetler sonucu verilen ( nafaka alacaklarına ilişkin takipler hariç ) disiplin ve tazyik hapsi cezaları hakkında uygulanması gerekecektir. Buradaki alacak miktarından ne anlaşılması gerektiğinin saptanması zorunlu hale gelmiştir. Dairemizce de benimsenen yüksek 12. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamalarına göre asıl alacağın, takibe konulan ve üzerine masraf, faiz ve vekalet ücreti gibi meblağların ilave edilmediği miktar olduğunun kabulü gerekmektedir. Somut olaya bakıldığında, alacak miktarının lehe yasanın yürürlüğe girdiği tarih itibariyle geçerli olan brüt asgari ücret miktarının altında kalması nedeniyle itirazın kabulü gerekir.
DAVA : Ödeme şartını ihlal suçundan sanık O. K.’nun, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 340. maddesi gereğince 3 aya kadar tazyik hapsine dair İzmir 5. İcra Ceza Mahkemesinin 01/06/2011 tarihli ve 2011/559-1215 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İzmir 6. İcra Ceza Mahkemesinin 14/06/2011 tarihli ve 2011/85 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya aleyhine, Adalet Bakanlığından verilen 07.12.2011 gün ve 2011/15804-62726 sayılı kanun yararına bozma talebini içeren Yargıtay C.Başsavcılığının 31.01.2012 gün ve K.Y.B. 2011/407709 sayılı tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle dosya incelendi:
Tebliğnamede, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesi ile değişik, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun, “Nafaka alacaklarına ilişkin takipler hariç, alacak miktarı Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından her yıl belirlenen aylık en yüksek brüt asgari ücret tutarının altında kalan takiplerde bu Kanunda öngörülen disiplin ve tazyik hapsi uygulanmaz” şeklindeki 354/4. maddesi karşısında, takibe konu aslı alacak miktarının 780,00 Türk lirası olduğu, Asgari Ücret Tespit Komisyonunca belirlenen asgari ücret miktarının ise 796,50 Türk lirası olduğu hususu gözetilmeksizin, itirazın bu yönden kabulü yerine, takip sonrası kesinleşen alacak miktarının belirtilen asgari ücret tutarından fazla olduğundan bahisle, reddine karar verilmesi isabetsiz olduğundan anılan hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309.maddesi uyarınca bozulması gereğine işaret edilmiştir.
Gereği görüşüldü:
KARAR : Dosya kapsamına göre, İzmir 14.İcra Müdürlüğünün 2010/3171 esas sayılı dosyasında, sanık hakkında 05.03.2010 tarihinde 680,00 TL asıl alacak ve gecikme zammı ile birlikte toplam 852,49 TL’nın tahsili için takip başlatıldığı, sanığın icra dairesinde icra memuru huzurunda 780,00 TL’nın asıl alacak, işlemiş ve işleyecek faiz, masraf ve vekalet ücretiyle birlikte toplam 1.332,39 TL’nı taksitler halinde ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, 17.03.2011 tarihli 200,00 TL olan taksidi ödememesi nedeniyle yapılan şikayet üzerine İzmir 5. İcra Mahkemesinin 01.06.2011 tarihli ve 2011/559 esas, 2011/1215 sayılı kararı ile sanığın üç aya kadar tazyik hapsine karar verildiği, alacak miktarının, Asgari Ücret Tespit Komisyonunca belirlenen asgari ücretin altında kaldığından bahisle İzmir C.Başsavcılığınca yapılan itirazın, asıl alacağın ferileri de alacak kavramı içinde bulunduğundan, takip miktarının alacak olarak kabulü gerekeceğinden İzmir 1. İcra Mahkemesinin 09.06.2011 tarihli ve 2011/1043 değişik iş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 354. maddesine eklenen 4. fıkrasında, “Nafaka alacaklarına ilişkin takipler hariç, alacak miktarı Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından her yıl belirlenen aylık en yüksek brüt asgari ücret tutarının altında kalan takiplerde bu Kanunda öngörülen disiplin ve tazyik hapsi uygulanmaz” şeklinde getirilen düzenleme ile alacak miktarı her yıl belirlenen aylık en yüksek brüt asgari ücret tutarının altında kalan takipler esas alınmıştır.
Yasaların geriye yürümezliği ilkesi esas olmakla birlikte, lehe olan yasal düzenlemeden, haklarındaki hüküm kesinleşmiş olan ilgililerin yararlanması gerektiği de ceza hukukunun temel prensiplerindendir. Hal böyle olunca anılan Yasanın, yürürlüğe girdiği tarih itibariyle geçerli olan brüt asgari ücret miktarının altında kalan alacak miktarlarına ilişkin takipler nedeniyle yapılan şikayetler sonucu verilen ( nafaka alacaklarına ilişkin takipler hariç ) disiplin ve tazyik hapsi cezaları hakkında uygulanması gerekecektir. Buradaki alacak miktarından ne anlaşılması gerektiğinin saptanması zorunlu hale gelmiştir. Dairemizce de benimsenen yüksek 12. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamalarına göre asıl alacağın, takibe konulan ve üzerine masraf, faiz ve vekalet ücreti gibi meblağların ilave edilmediği miktar olduğunun kabulü gerekmektedir. Somut olaya bakıldığında, 05.03.2010 tarihinde başlatılan ve alacak miktarı 780,00 TL olan takipte, alacak miktarının lehe yasanın yürürlüğe girdiği tarih itibariyle geçerli olan brüt asgari ücret miktarının altında kalması nedeniyle itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname yerinde görülmekle, İzmir 6. İcra Ceza Mahkemesinin 14.06.2011 tarihli ve 2011/85 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Kararın bozulması nedeniyle CMK’nun 309/4-d maddesi gereğince yeniden hüküm kurulması gerekmekle;
SONUÇ : Borçlu O. K.’nun ödeme şartını ihlal eyleminden dolayı tazyik hapsi cezası ile cezalandırılmasına yer olmadığına, hakkındaki mahkumiyet hükmünün çektirilmemesine, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 14.02.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
Uyuşmazlık, 31.3.2011 tarih ve 6217 sayılı Kanun’un 6. maddesi ile İcra İflas Kanunu’nun 354. maddesine eklenen “Nafaka alacaklarına ilişkin takipler hariç, alacak miktarı Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından her yıl belirlenen aylık en yüksek brüt asgari ücret tutarının altında kalan takiplerde bu Kanunda öngörülen disiplin ve tazyik hapsi uygulanmaz.” fıkrasında geçen “alacak miktarı” ile hangi bedelin kastedildiği; asıl alacak mı yoksa takibe kadar işleyen faiz ve yargılama giderlerini içeren toplam tutar mı olduğu ve bunlardan hangisine asgari ücret kriterinin esas alınacağı, İİK.nun 340. maddesi uyarınca ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemekten üç aya kadar tazyik hapsi verilen borçluya uygulanıp uygulanmayacağı konularında toplanmaktadır.
İİK.nun 354. maddesindeki değişiklikle ödeme şartını ihlal suçunun unsurları arasına “alacağın brüt asgari ücretten fazla olması” şartı ilave edilmiştir. Maddedeki “alacak”tan kasıt takipteki asıl alacak ve fer’ileri toplamı yani takip talebinde yazılı, borçluya gönderilen ödeme emrinde bildirilen miktardır. Taahhüdü ihlal suçunun oluşması için takibin kesinleşmesi gerekmektedir. Kesinleşen ve taahhütte bulunulan miktarın içinde asıl alacakla birlikte fer’ileri de bulunmaktadır. Taahhüde konu borcun ya da taksidin zamanında ödenmemesi halinde asıl alacak üzerinden değil kesinleşen takipteki toplam borç üzerinden hacze devam edilir. Esasen bir hukuki ilişkiden kaynaklanan asıl alacağın tek başına takibe konulması uygulamada nadir görülür. Alacaklılar genellikle borcun icraya geçildiği tarihe kadar geçen sürede işleyen faiz ile ifanın hiç yapılmamasından ya da geç yapılmasından doğan zararlarını da takipte isterler. Bu anlamda ödeme emri ( veya takip talebi ) takip hukukunun temeli niteliğinde sayılan bir belgesidir. Maddi hukuktan doğan bir paranın ödenmesine dair cebri icra, takip talebiyle başladığı gibi ödemeden mahsup, borca yeter haczin yapılması, taahhüt tutanağının düzenlenmesi, icra tahsil harcının hesabı ödeme emrinde yazılı olan toplam alacak miktarı esas alınarak yapılır. Usulüne uygun tebliğ edilen ödeme emrinde maddi hukuka ait alacak ile birlikte alacağın fer’ileri olan faiz, ceza, KKDF, BSMV, vade farkı, gecikme zammı ve ifanın gecikmesinden kaynaklı hususlar da yer alıp itiraz görmemesi durumunda sadece asıl alacak değil tamamı takip hukuku kapsamında kesinleşir. Asgari ücret kriterini borçlu ve alacaklı arasındaki temel ilişkiye indirgemek, borçlunun ödeme emrinde yazılı maddi hukuktan kaynaklanan asıl alacağa itiraz etmeyip fer’ilerine itiraz etmesi halinde fer’ilerinden dolayı devam eden icra takibinde borçluya ceza verilemeyeceği sonucunu doğurur ki bunun kabulü takip hukukunun uygulama ve ilkelerine aykırıdır. İcra inkar tazminatı ile ilgili bir HGK kararında vurgulandığı üzere takip hukukundan doğan bir davada borçlunun ödeme emrine yapmış olduğu itirazın haklılığı takip tarihindeki maddi olgulara ve takip talebinde yazılı şartlara göre belirlenir ( 16.10.1996-711 karar ). Bu nedenle İİK.nun 354/son fıkrasında yazılı olan “alacak” miktarından kasıt hukuki ilişkiden kaynaklanan asıl alacak değil, takip hukuku alanındaki takip belgesinde yazılı olan alacak ve fer’ileri toplamıdır. İİK.nun 67. maddesindeki icra inkar tazminatının hesaplanmasına ilişkin Yüksek Yargıtay 6. ve 19. Hukuk Dairelerinin yerleşmiş içtihatları sadece asıl alacağın değil takibe kadar işleyen fer’ilerinin de esas alınacağı yönündedir. ( Y.6.HD. 06.02.2006/10705-741 ve 10.11.2005 tarih 8203-10206, 19. HD. 01.06.2004 – 2003/10729, 2004/76526, aynı yönde KURU Baki, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Türkmen Kitabevi, 2. Tıpkı Baskı Sh 233 ).
Somut olayda; İzmir 14. İcra Müdürlüğünün 2010/3171 esas sayılı dosyasında sanık hakkında 05.03.2010 tarihinde 780,00 TL asıl alacak ile işlemiş faiz toplamı 852,49 TL. nın tahsili için takibe geçildiği, sanığın kesinleşen miktar yönünden ödemeyi imzası ile kabul ve taahhüt ettiği anlaşılmıştır. Ödeme emrinde yazılı ve taahhüt tutanağında sanığın kabulünde olan 852,49 TL, suçun işlendiği 17.02.2011 tarihinde, Yasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği 2011 yılının ilk yarı brüt asgari ücreti olan 796,50 TL. nın üstünde olduğundan borçluya verilen üç aya kadar tazyik hapsi ve buna yapılan itirazın reddine dair İzmir 6. İcra Ceza Mahkemesinin kararında takip hukukunun ilkeleri ile yasaya aykırı bir hal bulunmadığından kanun yararına bozma isteminin reddi gerektiğinden sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşlerine katılmıyorum.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2004/21-725
K. 2004/751
T. 22.12.2004
• DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI ( Hüküm Tarihine En Yakın Tarihte Belli Olan Asgari Ücretin Esas Alınması Zorunluluğu – En Son Katsayı İle Hak Sahiplerinin Gelirlerinde Yapılan Artışların İndirileceği )
• ZARARLANDIRICI ZİGORTA OLAYI ( Maruz Kalan Sigortalının Tazminatının Hesabında Hüküm Tarihine En Yakın Tarihte Belli Olan Asgari Ücretin Esas Alınması Zorunluluğu – Destekten Yoksun Kalma Tazminatı )
• TAZMİNATIN HESAPLANMASI ( Destekten Yoksun Kalma – Hüküm Tarihine En Yakın Tarihte Belli Olan Asgari Ücretin Esas Alınması Zorunluluğu/En Son Katsayı İle Hak Sahiplerinin Gelirlerinde Yapılan Artışların İndirileceği )
• ASGARİ ÜCRETİN ESAS ALINMASI ( Destekten Yoksun Kalma Tazminatı – Hüküm Tarihine En Yakın Tarihte Belli Olan Asgari Ücretin Esas Alınması Zorunluluğu )
• İŞ KAZASI ( Destekten Yoksun Kalma Tazminatı – Hüküm Tarihine En Yakın Tarihte Belli Olan Asgari Ücretin Esas Alınması Zorunluluğu/En Son Katsayı İle Hak Sahiplerinin Gelirlerinde Yapılan Artışların İndirileceği )
506/m. 11, 26
818/m. 43, 44
ÖZET : Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının tazminatının hesabında hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretin esas alınması zorunludur. Öte yandan asgari ücret kamu düzenine yönelik olduğundan, hakim bu hususu re’sen nazara almakla yükümlüdür. Oysa Mahkemece kesinleşen dosyada esas alınan hesap raporundaki davacılar yönünden ek dava konusu yapılan miktardan tahsisler indirilmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Yapılacak iş, hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretteki artış miktarı nazara alınarak yeniden hak sahiplerinin tazminatını belirlemek ve belirlenen bu zarardan en son katsayı ile hak sahiplerinin gelirlerinde yapılan artışlar indirilmek ve kesinleşen dosyadaki hesap raporunda belirlenen ve ek dava konusu yapılan miktarı geçmemek üzere karar vermekten ibarettir.
DAVA : Taraflar arasındaki “Destekten yoksun kalma tazminatı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.5.2004 gün ve 2004/759 615 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 5.7.2004 gün ve 2004/6266-6659 sayılı ilamı ile;
( … 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davalının tüm, davacıların aşağı bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının tazminatının hesabında hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretin esas alınması zorunludur. Öte yandan asgari ücret kamu düzenine yönelik olduğundan, hakim bu hususu re’sen nazara almakla yükümlüdür. Oysa Mahkemece kesinleşen dosyada esas alınan hesap raporundaki davacılar yönünden ek dava konusu yapılan miktardan tahsisler indirilmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Yapılacak iş, hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretteki artış miktarı nazara alınarak yeniden hak sahiplerinin tazminatını belirlemek ve belirlenen bu zarardan en son katsayı ile hak sahiplerinin gelirlerinde yapılan artışlar indirilmek ve kesinleşen dosyadaki hesap raporunda belirlenen ve ek dava konusu yapılan miktarı geçmemek üzere karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yeniden hesap yapılmadan, ek dava konusu yapılan miktardan 23.7.2004 tarihine kadar geçerli peşin sermaye değerinin indirilmesi suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir… )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 22.12.2004 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/11890
K. 2012/16508
T. 2.7.2012
• YOKSULLUK NAFAKASININ KALDIRILMASI TALEBİ ( Davalının Asgari Ücretle Çalışsa Bile Yoksulluğun Ortadan Kalkmayacağı – Babasından İntikal Eden Değerler İncelenerek Karar Verileceği )
• BOŞANDIKTAN SONRA GELİR ELDE ETME VE BABADAN KALAN TAŞINMAZ İDDİASI ( Babasından İntikal Eden Değerler İncelenerek Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerekirken Eksik İnceleme İle Yoksulluk Nafakasının Tümüyle Kaldırılması Yönünde Karar Verilemeyeceği )
• ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞAN ESKİ EŞ ( Yoksulluğun Ortadan Kalkmayacağı – Sadece Nafaka Miktarının Tayininde Rol Oynayacağı )
• KISA KARARLA GEREKÇELİ KARARIN UYGUN OLMA ZORUNLULUĞU ( Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması İstemi – Hükmün Gerekçe Kısmında Davalının TOKİ’den Ev Aldığı Belirtilmişse de Buna Yönelik İlgi ve Belgeye Dosya İçerisinde Rastlanılmadığı )
4721/m.176
6100/m.297, 388
ÖZET : Davalının asgari ücretle çalışsa bile yoksulluğun ortadan kalkmayacağı, bu durumun sadece nafaka miktarının tayininde rol oynayacağı anlaşılmakla, babasından intikal eden değerler incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yoksulluk nafakasının tümüyle kaldırılması yönünde karar verilmesi hukuka aykırıdır. Hükmün gerekçe kısmında davalının TOKİ’den ev aldığı belirtilmişse de buna yönelik ilgi ve belgeye dosya içerisinde rastlanılamamıştır. Tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösterilen tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur.
DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, boşandıktan sonra davalının işe girerek gelir elde ettiği ve babasından taşınmazlar kaldığı nedenleri ile yoksulluğunun ortadan kalktığı ileri sürülerek en son ödenen 365,00 TL yoksulluk nafakasının kaldırılması istenilmiş; mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
TMK’nun 176/3.maddesine göre; irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkeme kararıyla kaldırılması mümkündür.
Yine, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
Somut olayda, tarafların 21.05.2003 tarihinde kesinleşen karar ile boşandıkları, davalı kadının boşanmadan sonra asgari ücretle çalıştığı ve gelir elde ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Yine, davalıya babasından taşınmazlar intikal ettiği ve hissesini satarak devir ettiği de sabittir. Ancak, mahkemece, davacıya intikal eden hisselerin karşılığı satıştan elde ettiği değer saptanmamıştır.Yine, hükmün gerekçe kısmında davalının TOKİ’den ev aldığı belirtilmiş ise de buna yönelik bir bilgi ve belgeye dosya içerisinde rastlanılamamıştır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388. maddesi hükmüne göre kararlar arasında çelişki bulunmaması gerekmektedır.
Aynı Kanunun 389. maddesi hükmüne göre ise, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösterilen tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. ( HMK.mad.297 )
Yerleşik Yargıtay’ın uygulamalarına göre asgari ücretin yoksulluğu ortadan kaldırmadığı ilke olarak kabul edilmiştir ( HGK’nun 1.5.2002 gün 2-397 E-339 K. Sayılı kararında olduğu gibi ).
Açıklanan nedenlerle davalının asgari ücretle çalışsa bile yoksulluğun ortadan kalkmayacağı, bu durumun sadece nafaka miktarının tayininde rol oynayacağı anlaşılmakla babasından intikal eden değerler incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yoksulluk nafakasının tümüyle kaldırılması yönünde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/11032
K. 2011/2008
T. 8.3.2011
• İŞ KAZASI SONUCU MALULİYET NEDENİYLE TAZMİNAT ( Tecrübeli Bir Çatı Kaplama İşçisi Olan Kazalı İşçinin Asgari Ücretle Çalışmasının Hayatın Olağan Akışına ve Yaşam Deneyimlerine Uygun Olmadığı )
• ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞMA ( İş Kazası Sonucu Maluliyet Nedeniyle Tazminat – Tecrübeli Bir Çatı Kaplama İşçisi Olan Kazalı İşçinin Asgari Ücretle Çalışmasının Hayatın Olağan Akışına ve Yaşam Deneyimlerine Uygun Olmadığı )
• ÜCRETİN BELİRLENMESİ ( İş Kazası Sonucu Maluliyet Nedeniyle Tazminat – Benzer İşyerlerinde Çalışan ve Emsal İşi Yapanların Ücretlerini Araştırmak Suretiyle İşçinin Gerçek Ücretini Belirlemek Gerektiği )
5510/m.13
ÖZET : Dava, iş kazası sonucu % 8.00 oranında sürekli iş göremez duruma gelen sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Yapılacak iş tecrübeli bir çatı kaplama işçisi olan kazalı işçinin asgari ücretle çalışmasının hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun olmadığı da dikkate alınarak davacının yaşı, mesleği, mesleki kıdemi eğitim durumu belirtilerek ilgili meslek odasından bilinen devrede sigortalının alabileceği ücretleri sormak, benzer işyerlerinde çalışan ve emsal işi yapanların ücretlerini araştırmak suretiyle işçinin gerçek ücretini belirlemek, gerçek ücretle sigortalının maddi zararını yeniden hesaplatmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
DAVA : Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı sebeplerle 39.406.00 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan B… B… Vitrifiye San. Tic. A.Ş’den alınarak davacı ya verilmesine, diğer davalılar hakkında açılan davaların reddine ilişkin hükümün süresi içinde temyizen incelenmesi davalılardan B… B… Vitrifiye San. Tic. A.Ş. vekilince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 8.3.2011 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan B… B… Vitrifiye San. Tic. A.Ş. vekili ile karşı taraf vekili geldiler. Diğer davalılar adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi B. Mustafa Şimşek tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : 1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici nedenlere ve özellikle davalı B… B… Vitrifiye Seramik San. Tic. AŞ’nin işveren olduğunun, anahtar teslimi iş verilmesinin söz konusu olmadığının, Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi’nin ilamı ile belli bulunmasına göre, temyiz eden davalı B… B… Vitrifiye Seramik San. Tic. AŞ’nin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-)Dava 9.10.2004 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 8.00 oranında sürekli iş göremez duruma gelen sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davalılardan M. E. ile D… İzo. Çatı Kap. Ve İnş. Malz. San. Tic. Ltd. Şti’ne yönelik davanın reddine, davacının maddi tazminat isteminin kabulü, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüyle davalılardan B… B… Vitrifiye Seramik San. Tic. AŞ’den tahsiline karar verilmiş ve bu karar süresinde davalılardan B… B… Vitrifiye Seramik San. Tic. AŞ vekilince temyiz edilmiştir.
Yerel mahkemenin bir kısım davalılara yönelik davanın reddine ve manevi tazminatın takdirine ilişkin kararı yerindedir. Maddi tazminata gelince; davacının ücretinin eksik araştırma ve soruşturma ile belirlendiği hesap raporunun hükme esas alınmak suretiyle maddi tazminatın belirlenmesi hatalı olmuştur.
İş kazası sonucu meslekte kazanma gücünü kaybeden işçinin maddi zararının hesabında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Gerçek ücretin ise işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarından saptanacağı, işçinin imzasının bulunmadığı işyeri ve sigorta kayıtlarının nazara alınamayacağı, işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarının bulunmaması durumunda işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu dikkate alınarak, emsal işi yapan işçilerin aldığı ücret göz önünde tutularak belirlenmesi gerektiği, Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Somut olayda, davacının olay tarihindeki ücretine ilişkin olarak imzasını içeren bordro mevcut değildir. Öte yandan davacının tecrübeli bir çatı kaplama işçisi olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Çatı kaplama işi vasıflı bir iş olup vasıflı işçinin ise asgari ücretle çalışmasının hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun düşmeyeceği, giderek, sigorta müfettişinin asgari ücret üzerinden yapmış olduğu saptamanın ve işyeri kayıtlarının gerçeği yansıtmadığı açık-seçiktir. Her ne kadar yerel mahkeme, davacının olay tarihinde günlük 25,00-TL ücretle çalıştığına dair davacı iddiası ile aynı doğrultudaki tanık beyanları esas alınarak asgari ücretin 2,358 katı ücret üzerinden hesaplanan tazminatı hükmüne esas almış ise de, yöntemince sigortalının gerçek ücretinin araştırılmamış olması sebebiyle bu değerlendirme hatalı olmuştur.
Yapılacak iş tecrübeli bir çatı kaplama işçisi olan kazalı işçinin asgari ücretle çalışmasının hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun olmadığı da dikkate alınarak davacının yaşı, mesleği, mesleki kıdemi eğitim durumu belirtilerek ilgili meslek odasından bilinen devrede sigortalının alabileceği ücretleri sormak, benzer işyerlerinde çalışan ve emsal işi yapanların ücretlerini araştırmak suretiyle işçinin gerçek ücretini belirlemek, gerçek ücretle sigortalının maddi zararını yeniden hesaplatmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece , bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, B… B… Vitrifiye San. Tic. A.Ş. yararına takdir edilen 825.00 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istenmesi halinde ilgiliye iadesine, 8.3.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2010/2-371
K. 2010/364
T. 7.7.2010
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Boşanma – Aldığı Ücret Kendisini Yoksulluktan Kurtarmayacak ve İnsanca Yaşayıp Geçinme Olanağı Sağlayamayacak Düzeyde Olan Eş de Diğer Koşulları Varsa Yoksulluk Nafakası İsteyebileceği )
• YOKSULLUK NAFAKASI ( Asgari Ücretle Çalışılıyor Olması Yoksulluk Nafakası Bağlanmasını Olanaksız Kılan Bir Olgu Olmadığı – Aldığı Ücret Kendisini Yoksulluktan Kurtarmayacak ve İnsanca Yaşayıp Geçinme Olanağı Sağlayamayacak Düzeyde Olan Eş de Diğer Koşulları Varsa İsteyebileceği )
• YOKSUL KAVRAMI ( Yeme Giyinme Barınma Sağlık Ulaşım Kültür Eğitim Gibi Bireyin Maddi Varlığını Geliştirmek İçin Zorunlu ve Gerekli Görülen Harcamaları Karşılayacak Düzeyde Geliri Olmayanların “Yoksul” Kabul Edilmesi Gerektiği )
• ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞMA ( Yoksulluk Nafakası Bağlanmasını Olanaksız Kılan Bir Olgu Olmadığı – Boşanma )
• BOŞANMA ( Maddi ve Manevi Tazminat – Aldığı Ücret Kendisini Yoksulluktan Kurtarmayacak ve İnsanca Yaşayıp Geçinme Olanağı Sağlayamayacak Düzeyde Olan Eş de Diğer Koşulları Varsa Yoksulluk Nafakası İsteyebileceği )
4721/m.175
ÖZET : Dava; karşılıklı boşanma, maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası isteğine ilişkindir. Yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir. Önemle belirtilmelidir ki, asgari ücretle çalışılıyor olması, yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu değildir. Aldığı ücret kendisini yoksulluktan kurtarmayacak ve insanca yaşayıp geçinme olanağı sağlayamayacak düzeyde olan eş de, diğer koşulları varsa yoksulluk nafakası isteyebilir. O halde, yerel mahkemenin karşı davacı kadın lehine yoksulluk nafakası hükmedilmesi gerektiğine ilişkin direnme kararı yerindedir.
DAVA : Taraflar arasındaki “Boşanma, tazminat ve yoksulluk nafakası” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Küçükçekmece 1.Aile Mahkemesince asıl davanın reddine;karşı davanın kısmen kabulüne dair verilen 8.11.2007 gün ve 427-1145 sayılı kararın incelenmesi davacı-karşı davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 17.3.2009 gün ve 2286-4813 sayılı ilamı ile;
( … 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-karşı davalı kocanın aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Toplanan delillerden davalı-karşı davacı kadının sigortalı olarak çalıştığı, yeterli ve sürekli gelirinin olduğu anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları oluşmadığı nazara alınmadan kadına yoksulluk nafakası takdiri doğru değildir… ),
Gerekçesiyle temyize konu hükmün yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle bozulmasına, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle onanmasına karar verilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava; karşılıklı boşanma, maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası isteğine ilişkindir.
Mahkemece, taraflar arasındaki aile birliğinin davacı erkeğin, davalı kadına şiddet uygulaması ve hakaret etmesi nedeni ile davacının ağır kusuru sonucunda temelinden sarsıldığı, davalı kadına kusur izafe edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile; davacı kocanın davasının reddi ile davalı kadının karşı davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, davacı kadın lehine maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir.
Özel Dairece,yukarda açıklanan gerekçelerle hüküm bozulmakla yoksulluk nafakası dışındaki hususlar kesinleşmiş; mahkemece, bozmaya konu yoksulluk nafakası yönünden önceki kararda direnilmiştir.
Hükmü temyize davacı-karşı davalı getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; nafaka isteklisi kadının asgari ücretle sigortalı olarak çalışıyor olmasının tek başına yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilip edilemeyeceği; buna göre kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında asgari ücretle çalışan kadının boşanmakla yoksulluğa düşüp düşmeyeceği konusunda görüş ayrılığı ortaya çıkmış ve çoğunlukça aşağıda açıklanacak nedenlerle asgari ücret gelirinin olması nafaka takdirine etkili bir husus olarak kabul edilmemiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ( TMK )’nun 175.maddesinde, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği, nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmayacağı açıklanmıştır.
Maddede geçen yoksulluğa düşecek tabirinden ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.10.1988 gün ve 1998/2-656-688; 28.02.2007 gün ve 2007/3-84-95; 16.05.2007 gün ve 2007/2-275-275; 11.03.2009 gün, 2009/2-73-118 sayılı ilamlarında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.
Önemle belirtilmelidir ki, asgari ücretle çalışılıyor olması, yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu değildir. Aldığı ücret kendisini yoksulluktan kurtarmayacak ve insanca yaşayıp geçinme olanağı sağlayamayacak düzeyde olan eş de, diğer koşulları varsa yoksulluk nafakası isteyebilir.
O halde, yerel mahkemenin karşı davacı kadın lehine yoksulluk nafakası hükmedilmesi gerektiğine ilişkin direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, mahkemece hükmedilen yoksulluk nafakası miktarına yönelik diğer temyiz itirazları Özel Dairece incelenmemiştir. Dosyadaki tüm deliller incelenerek bu konuda bir karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, yoksulluk nafakası hükmedilmesi gerektiğine ilişkin direnme uygun olup, nafaka miktarına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2.HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 07.07.2010 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/15763
K. 2006/4350
T. 23.3.2006
• ALACAK DAVASI ( Asgari Ücrette Meydana Gelebilen Artışlar ve Bu Artışın Doğal Sonucu Olarak Meydana Gelecek Olan ve İşverence Karşılanması Gereken Diğer Unsurlardaki Artışların da Ücrete Yansıtılacağının Benimsendiği )
• ASGARİ ÜCRETTE MEYDANA GELEN ARTIŞLAR ( Bu Artışın Doğal Sonucu Olarak Meydana Gelecek Olan ve İşverence Karşılanması Gereken Diğer Unsurlardaki Artışların da Ücrete Yansıtılacağının Benimsendiği – Alacak Davası )
• SÖZLEŞMEYE İLAVE YAPILMASI ( Tarafların Serbest İradeleriyle İmzalamış Olduğu Sözleşmeye Yeni Bir Madde İlave Etmek veya Sözleşmenin Hükümlerini Değiştirmek Tarafların İradelerine Müdahale Niteliğinde Olduğu – Alacak Davası )
818/m.19
ÖZET : Asgari Ücrette meydana gelebilen artışlar ve bu artışın doğal sonucu olarak meydana gelecek olan ve işverence karşılanması gereken diğer unsurlardaki artışlarında ücrete yansıtılacağının benimsenmiş olduğunun kabulü zorunludur.
Esasen tarafların serbest iradeleriyle imzalanmış olduğu sözleşmeye yeni bir madde ilave etmek veya sözleşmenin hükümlerini değiştirmek tarafların iradelerine müdahale niteliğindedir. Bu nedenle bu istemin reddi gerekirken Mahkemece sözleşmeye ilave yapılması usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı ile aralarında imzaladıkları 11.12.2002 tarihli sözleşme ile temizlik işini üstlendiklerini, ihale tarihi itibarıyla teklif verdiklerini, ancak 1.4.2003 tarihinde asgari ücrette meydana gelen artışların ve bu artış nedeniyle işverence karşılanması gereken SSK primleri ve işsizlik sigorta payında meydana gelen artış farklarını kendilerine ödemediğini, Bakanlar Kurulu’nun 8.10.1990 T. ve 90/1216 sayılı kararnamesi uyarınca ihale tarihinden sonra ödenecek asgari ücretin ve S.S.K prim farklarının ödenmesi gerektiğini, bu nedenle fiyat farkı bölümüne; “İhalenin yapıldığı tarihte yürürlükte olan asgari ücretin artması halinde, eski ve yeni asgari ücret arasındaki fark, ayrıca bu farktan doğan ve işverence karşılanması gereken SSK primleri ve işsizlik sigorta payında meydana gelecek artış farkı müteahhitçe fiilen çalıştırılan işçiler için ödenir” şeklinde uyarlanmasını ve sözleşmeye eklenmesini, 2003 yılı Nisan ayında ödenmeyen 6.044.131.200 TL ‘nin faiziyle davalıdan tahsiline tarar verilmesini dilemiştir.
Davalı davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, sözleşmenin fiyat farkı bölümüne, “İhalenin yapıldığı tarihte yürürlükte olan asgari ücretin artması halinde eski ve yeni asgari ücret arasındaki fark ve bu farktan doğan işverence karşılanması gereken SSK primleri ve işsizlik sigorta payında meydana gelebilecek artış farklarının müteahhide fiilen çalıştırılan işçiler için ödenir” cümlesinin eklenmesine, ihalenin yapıldığı tarihten itibaren bu artış farkının hesaplanarak davacıya ödenmesine, alacağın kısmen kabulü ile 4965,11 YTL’nin 1.4.2003 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Yanlar arasında düzenlenen 11.12.2002 tarihli sözleşmenin eki niteliğinde bulunan şartnamenin 12. maddesinin son fıkrasında “Ayrıca asgari ücret tespit komisyonlarınca ihalenin yapılacağı tarihte mevcut olan asgari ücrete yapılacak, resmi artışlar ve bu farktan doğan ve işverence karşılanması gereken, sosyal sigortalar primleri ve işsizlik sigortası kesintilerinden ( işverenin fiilen ödediği kadar ) meydana gelebilecek artışlar veya söz konusu primlerde yapılacak indirimler fiyatlara yansıtılacaktır” denilmiştir. Sözleşmenin eki niteliğinde bulunan bu hüküm tarafları bağlar ve esasında davalı yönünde kabulündedir. Asgari Ücrette meydana gelebilen artışlar ve bu artışın doğal sonucu olarak meydana gelecek olan ve işverence karşılanması gereken diğer unsurlardır ki artışlarında ücrete yansıtılacağının benimsenmiş olduğunun kabulü zorunludur. Esasen tarafların serbest iradeleriyle imzalanmış olduğu sözleşmeye yeni bir madde ilave etmek veya sözleşmenin hükümlerini değiştirmek tarafların iradelerine müdahale niteliğindedir. Bu nedenle bu istemin reddi gerekirken Mahkemece sözleşmeye ilave yapılması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
3- Davacı, uyarlama ve sözleşmeye metin eklenmesiyle birlikte ödenmeyen 6.044.131.200 TL’nın faiziyle birlikte davacıdan tahsilini istemiş, mahkemece alacak davası kısmen kabul edilerek 4965,11 YTL’nın 1.4.2003 tarihinden itibaren tahsiline karar verilmiştir. Mahkemece davacının ihtilaflı döneme ilişkin alacağı yasal faiziyle birlikte hüküm altına alındığı halde HUMK’nun 72. maddesine aykırı biçimde istem dışına çıkılarak ve infaza tereddüt yaratacak şekilde “ihalenin yapıldığı tarihten itibaren bu artış farkının hesaplanarak davacı tarafa ödenmesine” karar verilmiş olması da bozma nedenidir.
Ne var ki bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK’nun 438/7. maddesi gereğidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, ( 1 ) nolu bent uyarınca davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) ve ( 3 ) nolu bent uyarınca hüküm kısmının 1/a bendinin hükümden çıkartılarak yerine “uyarlama ve metin ilavesi isteminin reddine” 1/b maddesinin de tamamen çıkartılmasına, hükmün düzeltilmiş ve değiştirilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 23.3.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.